Kuyucaklı Yusuf...
Edremit’te geçen bir öksüzün hikayesi...
Yusuf benim için çok farklı bir karakterdi. Diğer insanlardan kendini soyutlamış, dünyaya yabancı, insanlara yabancı, tüm o anlamsız üstünlük çabalarına yabancı, kendi halinde bir genç...
Yusuf’ta ilk farkettiğim şey kendini bu dünyaya ait hissetmeyişiydi belki de.. Ne o memleket onun memleketiydi, ne o ev onun eviydi, ne o aile onun ailesiydi, ne o iş onun işiydi, ne de Muazzez onun Muazzez’iydi aslında..
Belki de bu yüzden Yusuf ayrı bir yer edindi bende. Kendimi gördüm belki de.. O dünyaya yabancılık tanıdık geldi ruhuma.. Ayna karşısında kendimi izler oldum.. Bu adaletsiz, üstünlük peşinde olunan, insanların sınıflandırıldığı, maddi zenginliğin adalet terazisini yönettiği bu dünya yabancı geldi benliğime.. Alışmadım, alışmak istemedim..
Belki bir gün... Belki bir gün düzelir dünya... Ve belki bir gün bizde böylesine uzaklaşmayız insanlıktan... Yusuf gibi saklamayız kendimizi...
Hani şarkıda diyor ya; “Bir yer bulalım, dünyadan uzak...”