İnsanlık çok komplike bir dünyaya gidiyor. Bu dünyada milletler eğitimlerine göre yer alacaktır . Eğitim sistemi insanı beyni ile vicdanıyla ile ele almalıdır.
Bir devleti istilacı bir devletten ayıran en önemli özellik o devletin tabaasının vicdanıyla uyumluluğudur. Öz çocuklarının kurduğu devlet milletin vicdanına ters düşüyorsa o devletin istilacı bir devletten farkı yoktur. Böyle bir devlet ancak despotlukla yaşayabilir; küçük bir gevşeklik büyük olaylara sebebiyet verir. Vicdanlarda yerini bulan devletin vatandaşlarına hakimiyeti kolaydır; onun yol göstericiliği de başarılı olur; zira milletine hakim olduğu gibi millet de devletinde hürriyetini bulur. Ancak böyle bir devlette Adaletin; en kuvvetlinin hoşuna gitmekten başka birşey olmadığını temin ederim düşüncesine yer kalmaz.
Her çağın şartları değişiktir;farklı dönemlerde yaşayan insanların ihtiyaçları başka başkadır.Devlet de şartlara uymalı, yeni ihtiyaçları karşılamalıdır.
Adalet kanundan ziyade insanla ilgilidir. Kanunu uygulayanlarda yeteri kadar sorumluluk duygusu yoksa uygulandığı insan da hakkına razı değilse adetin tevzii için harcanan çabalar tatmin edici sonuçlar vermez. Hatta bu konuda kanunların eksiksiz uygulanması da yeterli değildir; çünkü her zaman kanunlar da boşluklar bulunabilir. Hakkından fazlasına sahip olmak isteyen bu boşlukları keşfedebilir; menfaat türlerinden biriyle de uygulayıcılardan kendisine ortak bulabilir; bu da o ülke de adaletsizliğe sebebiyet verebilir. Adil düzen temelini ancak vicdanlarda bulur .