Vakti Garîbe Âlemi Muhal

Vakti Garîbe Âlemi Muhal
@Mahfuzmahya
550 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Hilmi Yavuz daha önce felsefi metinlerini okuduğum bir yazar iken, şiirlerini okuma fırsatını bulduğum bir şair oldu şimdi. Çokça alıntı yaptım zaten. Şunu fark ettim ki en çok "kendi" kelimesi üzerinde durmuşum okurken. Kendimi mi buldum, yoksa kendimi mi aradım bilemedim kitapta.
Büyü'sün Yaz!
Büyü'sün Yaz!Hilmi Yavuz · Yapı Kredi Yayınları · 2018291 okunma
Reklam
·
Puan vermedi
Şiirin okumayı sevdiğim gibi şiire dair okumayı da seviyorum. Bu kitapla yolumuz bu şekilde kesişti. Bu kitabın gölgesi sindi içime. Öyle bir kitaptı benim için. Sessizce okuyup gürültüylw bitirdiğim kitaplardan değil, sessizce okuyup sessizce kapağını kapadığım, yıllarca içimde sessizce mayalanacak bir kitaptı işte. *** Kitapta Cemal Süreya onlarca defa geçerken, Sezai Karakoç isminin sadece bir defa geçmiş olması benim için hayal kırıklığı olarak nitelenebilir. Necip Fazıl isminin ise mükerreren geçmesi sanırım Nazım ile anılmasından ötürüydü. Nazım ismi geçmese sanırım Necip Fazıl ismi de geçmeyecekti. Diğer yandan Hilmi Yavuz'a ayrılmış iki müstakil yazı olması güzeldi benim için. Sanırım bu hafta Hilmi Yavuz kitapları okuma listemizde yer alacak. *** Bir şairin kaleminden şiir ve şairler üzerine ilginç denemeler okudum. Kitaptan istifade edebilmek için az çok şiir okuyucusu olmak gerekiyor. Ben de az çok şiir okuyucusu olduğum için biraz olsun istifade edebildim. Yazarın bazı yargılarını okurken aynı yargılara yıllar önce varabilmiş olmanın şaşkınlığını ve gururunu duydum. Diğer yandan ismini bildiğim ama hiç okumadığım şairler hakkında yargı veya ön yargı sahibi oldum diyebilirim. Yaklaşık iki aydır sürdürdüğüm kitap orucunu güzel bir kitapla bitirmiş oldum. *** Kafa dağınık olunca ara ara aldığım notları inceleme olmasa da inceleme olarak paylaşacağım.
Şiirin Soyağacı
Şiirin SoyağacıTuğrul Tanyol · Kırmızı Kedi · 20171 okunma
192 syf.
·
Puan vermedi
·
9 günde okudu
"Hurdacııı! Eskiler alan yok mu?" Eskiyi alan yok mu sahiden? Benim gibi eskimiş olup, eskiye meftûn olan? Bir şehrin eskisini mesela. İstanbul'un eski sokaklarına talip olan yok mu? Kırk şehir hikayesi. Kırk çokluktan değil, yokluktan kinâye burada. Olmayan şehirleri anlatmış yazarlar. Var olması mümkün olmayan ama varlığını varlığımızdan alan şehirler. "Âh var olsaydı" dediğimiz şehirler. Kimisinde renkler elvan elvan, kimisinde sesler makam makam... Sokakların adları, evlerin duvarları, bahçelerin çiçekleri, insanların dilleri. Satırlara o kadar çok arzu dökülmüş ki, sokak sokak topluyor okuyucu. Kayıp şehirler kağıttan gemiler gibi yüzüyordu kitabın sayfalarında. Kaptanları var ama tayfası yok gemiler. Kağıttan Kentler isminde bir film vardı. Haritada var olup da gerçekte var olmayan şehirleri anlatıyordu film. Kitaba sığan kırk şehir haritalarda da yok. Rüyalarda yaşıyor, ütopyalarda. Evet şehirler de yaşar. Ölü şehirler yok mu sanıyoruz? Hurdacııı! Eskiler alan yok mu? Hurdacı eskileri topluyordu eskiden. Bir hurdacı sokak sokak geziyordu aşık olduğunu aramak için, hurda bahanesiydi hani. Sokak sokak İstanbul'u aramak da benim sevdam çok zaman ayıramasam da. Bende bir tutku şehir ve şehir üzerine okumak. Ama sanki öldüğümde bir şehir mezarına değil de bir köy mezarında bulacağım yerimi.
Kırk Şehir
Kırk ŞehirKolektif · Muhit Kitap · 202120 okunma
130 syf.
·
Puan vermedi
·
24 saatte okudu
Mustafa Muharrem geç tanıdığım yazarlardan. Aynı Muharrem Sevil'i geç tanıdığım gibi. İkisi arasında sadece isim benzerliği yok, aldığım tat, gördüğüm rüyaların tabiri noktasında da benzerlikler buldum rüya tadında. Mustafa Muharrem'in daha önce şiir ile ilgili bir kitabını okumuştum. Nesir olmasına rağmen şiire daha yakın duran bir çizgideydi okuduklarım. Gündelik kelimelerin, (gazete ve televizyonlarda çokça tüketilen kelimeler olarak da nitelendirebilirim bunları) bir araya gelerek gündelik anlamlarının dışına taştığı bir sınır ihlali, bir anlam ihtilali yaşanan cümlelerdi bunlar. Sıradanlığa bir başkaldırı mahiyetinde, sıradan oluşumuza direnç gösteren sloganik cümleler senfonisi. Gündelik oluşumuz, gündelik telaşlarımız, gündelik alışkanlıklarımız tek tek ironik bir şekilde topa tutuluyordu. Barut kokusu ve toz duman yoktu ama kendi içimize akan kokusunu alabilirdi dikkatli bir okuyucu satır aralarından. Bolca alıntı yaptım zaten daha uzatmayalım.
Korkudan Yontulmuş Bostanlar
Korkudan Yontulmuş BostanlarMustafa Muharrem · İz Yayıncılık · 20182 okunma
144 syf.
·
Puan vermedi
"Bilinç akışı" dedikleri şeye en başta karşıydım. Herhangi birinin zihninden geçenler beni ilgilendirmez" diye düşünüyordum. Nitekim birkaç okuma girişimim akim kalmış ve kitabın devamını getirememiştim. Bu yargım benim gibi zihin hareketleri olan yazarları okuyunca değişti. Kendi zihin yapımdan genel anlamıyla özellikle tek başına olduğum zamanlar utanmışıdır. Sesler, renkler, kokular... Şiir, nesir, müzik hepsi birbirine karışır. Her cümleye özne olmayı sevmem... gecişsiz bir fiil olmaya katlanamam. Mutlaka bir tesir hissetmek isterim tanımlayamadığım ama inandığım bir bütünün parçası olarak. Bir parçayım evet 'ben' derken bile. Ben'i bütünleyen şeylerin peşinde oluyorum bu yüzden. Kitap zihin akışının güzel bir örneğiydi. Parçalar birbirini arıyordu. Bazı bölümlerde kişiselleşen parçaları yerine oturtmakta zorlandım evet ama genel anlamda şiire yakın, gizli bir musikisi olan hikâyelerden oluşuyordu kitap. Kitabı okurken kendi iç sesimle okumaya gayret ettim. Ki sanırım bu bana okurken yardımcı oldu. Bazen kitap okurken kendi iç sesinden faydalanmalı okuyucu.
Sancı
SancıBahtiyar Aslan · Ötüken Neşriyat · 202011 okunma
Reklam
250 öğeden 1 ile 6 arasındakiler gösteriliyor.