Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Muhtemelenokuyor

Muhtemelenokuyor
@Meriaa
En renkli kitap sayfası haydi eller butona . instagram.com/muhtemelenokuyo...
·
Puan vermedi
Maskeleri takalım, farklı bir konseptle düğün yapalım desem hevesiniz kursağınızda kalır. Lyonda düğünü derinlemesine anlatsam, kalbinize bir şey oturur ya da göğsünüze miydi, anladınız siz. Kalplerine maske takmış, ruhuna gölge düşürmüş insanların döneminden gelen, aslında her dönemde yaşanması muhtemel bir kitap Lyon'da Düğün. Farklı hikayelerden oluşan kitapta  Zweig fazlasıyla üzdü beni. Kavuşamamış insanlar, huzursuzluk, kasvet, yalnızlıkla diğer kitaplarının konusuyla ortak paydası azdı. Spesifik hikayelerle gökyüzünde bir kaliteyle, yeraltında bir iyimselikle arada savrulan benle 45dakika da bitti. Savrulmuşluğum kalitenin iyiliğinden, karakterlerin dönemden kaynaklanan yaşadıklarından.
Lyon'da Düğün
Lyon'da DüğünStefan Zweig · Zeplin Kitap · 201930,7bin okunma
Reklam
·
Puan vermedi
Kitapçıya başka bir kitap almak için gitmiştim ta ki Ah'lar ağacıyla ruhumuz çarpışana kadar. Aldığım  gün başladım, yaklaşık yarım saatte bitti. Yarım saatte bitti ama, yarım  asra sığar. Öyle edebi, öyle üslubu şahane, öyle yaşanmışlık... Okuduğum mısraları tekrar tekrar okuduğum oldu, altını çizdiğim cümleleri, sadece kağıda, kitaba değil, ruhuma, kalbime, beynime de çizdim. Mesela birkaçı şöyle ; "Sesimin tonunu emanet ettiğim AHLAT AĞACINA", "Yapıştırsam da parçalarını hayatımın Su sızdırıyordu çatlaklarından Karnabahar kızartmıyordu asla Başroldeki kadınlar. ", "Vasiyetimdir : En güçlüsünden seçilsin Beni taşıyacak olanlar. Ahtım olsun, Yürekleri ağırlaşsın diye, Tabutumun içinde tepineceğim.", "Bir zamanlar meydan okumak isterdim. Kaç meydanını okudum da bu hayatın Yalnızca iki harf öğrendim : A H" Hepimizin ruhu şiirle beslenirken, raflarınızın en özel köşesine yerleşsin Ah'lar Ağacı, hiç Ah etmeden. ♥
Ah'lar Ağacı
Ah'lar AğacıDidem Madak · Metis Yayıncılık · 202121bin okunma
·
Puan vermedi
Kitabın girişinde Candide Ya da İyimserlik üzerine... Yazıyor ♥ Canım Candide'nin başından neler geçiyor bir bilseniz, o kadar iyi olmasına rağmen. Birazını anlatıp, birazını gizemli bırakacağım Candide'nin hocası Pangloss, "mümkün dünyaların en iyisinde yaşıyoruz" öğretileriyle Candide'yi güzelce yetiştirir, eğitir, emek verir. Hemde Dünyanın tam ortasında büyük bir karmaşa, kaos varken, insanlar iyiliksiz yaşarken, kötülükle dost olmuşken. Gelgelim Candide Almanya'da yaşadığı şatodan kovulur ve depremlerin, engizisyon tehlikesinin, frengi hastalığının, cinayetlerin tam ortasına düşer. Gelsin bakalım olaylar, kaoslar, çatışmalar, ayrımlar.. Çetrefilli yaşamlar... Hal böyle olunca iyilik meleğimiz, polyannamız olan yakışıklı Candide her ne kadar optimistic bir kişiliğe sahip olsa da, sorgulamadan, düşünmeden, hatta biraz da umutsuzluğa kapılmadan edemez. Candide 'nin kanatlarına konup, Almanya' dan başlayıp, Avrupa, Afrika, Asya ve İstanbul'a uzanan çetrefilli yolculuğa çıkmak isterseniz, kitabı başucunuzda bulabilirsiniz İyi yolculuklar dilerken süt, yulaf ve elma kurusu kombinasyonun bu yolculuğa lezzet katacağından eminim, denemelisiniz ♥ Sevgiyle kalın.
Candide
CandideVoltaire · İthaki Yayınları · 20185,1bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
·
Puan vermedi
Kitap kapağında denizin üzerinde bir akvaryum var, akvaryumdan da yukarı atlayan bir balık. Kitaba yeni başlarken bağdaştırmaya  çalışmıştım, biraz havada kalmıştı bu kapak ama daha ilk sayfada hemen oturdu. Balık Melody. Akvaryum güzel kızımızı benimsemeyen yaratıklar. Deniz, Melody'nin özgürlüğü, yeteneği, mutluluğu, huzuru, umudu, en özel hali... Spoiler verdiğimi düşünmeyin, bunu sadece betimlemeler  yaparak zihninizde canlansın diye yaptım. Melody'nin içindeki müzik o kadar güzel çalıyor, o kadar huzurla dolu ki.. Notalar, Tınılar, Tizler, Pesler, Hepsi Melody'e ait. Kural yok. İçimdeki Müzik var. Yazarı tebrik ediyorum, şahane anlatmış. Düş gücü, hayal dünyası uçsuz bucaksız. Kitabın genel kültür anlamında da, okuru beslediğini, eğittini söylerken, bu kitaba koşmanızı rica ediyorum harikalar diyarıydı resmen.
İçimdeki Müzik
İçimdeki MüzikSharon M. Draper · Timaş Genç Yayınları · 202130,3bin okunma
·
Puan vermedi
23 yaşındayım, 3 yılı hatırlamadığımı varsayarsak, yaklaşık 20 yıldır azmimin, cesaretimin, vaz geçmeyişimin hiçbir eksik tarafını, olumsuzluğunu görmedim. En basit örneklerinden birisi bu güzel blogum oldu iyiki oldu, sizler gibi güzel kalpli, iyi insanlar tanıdım, şahane yazarlarla tanıştım, okuya okuya bu özel kitabı buldum. Kendimden biraz bilgiler vermemin sebebi de bu kitap oldu. Jack London 'la ilk tanışmamız Martin Eden' le başladı . Sonra Meksikalı ve Beyaz Diş'le devam etti. Meksikalıda kısa kısa öykülerden oluşan, yine otobiyografik bir kişilik analizine çıktım. Neler çekmiş bu adam, neler yaşamış diye diye okudum. Bir ara ciddi söylüyorum içimden bir şeyler koptu, hatta yandı, bitti. Yazar olmak için, kaliteli yazmak için açlıktan kemiklerinin sayıldığı bir öykü var. Hem çalışıp, hem kardeşlerine yetmeye çalışıp, hemde hayatta var olabilmek için kıyasıya mücadelesi. İyiki o kadar mücadele etmiş ki o kadar fakirlikten sonra, dünyaca ünlü bir yazar olmuş, farklı dillere en çok çevrilen yazar olmuş ve çok paralar kazanmış Ama sonu malesef mutlu sonla bitmiyor, çünkü fakirken de ben aynı bendim, Neden zengin olunca değer gördüm cümlesi hemen hemen birçok sayfasında var. Paranın, sevdirmesini malesef ki hazmedemiyor. Diyerek kitaplığınızdaki o güzel köşeye yerleşmesini diliyorum Çok öptüm
Meksikalı
MeksikalıJack London · İlya Yayınları · 20121,284 okunma
Reklam
·
Puan vermedi
"Halk tarafından parçalanmaktansa zehir alır ölürüm, dedim." Türk'ün Ateşle İmtihanı, gerçekten ateşle imtihan, soyut bir kavram olarak kullanılmamış yani ateş. Okurken tüylerim diken diken oldu, geçmişimin, kudretli tarihimin, eller üstünde tutulsun diye verilen savaşların gözümde canlanması mümkün bile değil. Ancak o kadar zorluk çekilerek anlatılır, Halide Edip'in sonuna kadar çektiği gibi. Bir kadın olarak sonra ortak payda da bir hemşire olarak gurur duydum azmiyle, çabasıyla, zekasıyla, savaşıyla... En çok takdir ettiğim bir cümle var ki.. Kitabın ana isminin altında "İstiklal Savaşı Hatıraları" yazıyor Halide Edip bu zor zamanları asla şikayet ederek veya yakınarak değil bilakis hatıra olarak, anı olarak değerlendiriyor. Kurtuluş için adeta kendini parçalara bölmüş. Hemşire, okullarda öğretmen (profesör) sahada savaşçı olarak birçok kimliğiyle Türk milleti için sonuna kadar direnmiş. M. Kemal Atatürk'ün önderliğini üstlendiği mücadele de her yönden ülkenin refahı, geleceğin huzuru için savaş verilmiş. Halide Edip ve Atatürk 'ün ve Türk milletinin azimli direnişlerini lütfen her Türk vatandaşı okusun, geçmişimizi canlı tutalım.
Türk'ün Ateşle İmtihanı
Türk'ün Ateşle İmtihanıHalide Edib Adıvar · Can Yayınları · 20192,835 okunma
·
Puan vermedi
Kimmiş bu Emrah Serbes, nasıl bir üslubu varmış derken tanıştık "Erken Kaybedenler'le" Eleştirel ve sert bir ülusubum var, öyle her şeyi kolay kabullenmiyorum hatta bazılarını hiç kabullenmiyorum diyor. E iyi O zaman okurum bende, merak ediyorum seni diye diye, ergenlik çağındaki erkek çocuklarının yaşadığı hayata konuk oldum. Gülmekten haykırdığım da oldu, içimin burkulduğu da, daha o yaşta o kadar küfre ne gerek var dediğimde. Emrah yazarımız soy adıyla bütünleşerek Serbes bir şekilde yazmış. İyiki yazmış. Çünkü kimmiş bu Emrah Serbes cümlesi, cevabını buldu. Küçük erkeklerin yaşamından yola çıkarak birçok şeye tanık oldum, öğrendim, tecrübe ettim. Kitabı ısrarla herkese tavsiye ediyorum ama en çok ebeveynlere Okuyun bakalım çocuklarınızın neler yaşayabileceklerini, hatta yaşadıklarını Herkese bol sevgiler, öpücükler
Erken Kaybedenler
Erken KaybedenlerEmrah Serbes · İletişim Yayıncılık · 20219,9bin okunma
·
Puan vermedi
Eğer aynada  gördüğünüz insanla barışmıyorsanız, burnun eğri, kilon fazla, saçın kısa diye bir sürü çok afedersiniz ama saçma ayrıntılara takılıyorsanız, kişisel gelişim kitapları okumayın. Çok samimiyim. Özgüven probleminizle barışın önce. Öz'ünüze güvenin. Özgüven öyle tipik güzellikle olmuyor, aynada baktığında göremediğine(beynine) yatırım yapacaksın. Yazarımız Aşkım ben burdayımla öyle güzel anlatmış ki bunu, işte tam da böyle dedim. Bence kişi, kendine güveniyle var olur. Güven de bilgiyle. Bilgi de, okuyarak, öğrenerek, görerek, araştırarak... Uzar gider bu örnekler. Ha bir de artık bulunduğunuz zamandan şikayet etmeyi Bi bırakın. Şu iki alıntıyla " Bugün olmam gereken zamanda ve olmam gereken mekanda mıyım" "Zamana bırakma, zamanı bırak"  oturdu değil mi zaman kavramı. Sorun zaman değil, sorun olmaktan mutsuz olduğunuz yerde bulunmanız ve ısrarla buna devam etmeniz. Yazarımız ısrarla, suç zamanda değil , görüntü de değil, aslında hayatta hiç değil diyor. Suç kendini sevmeyen bireyin ısrarla, sevmediği kendinin sevilmesini beklemesi. Önce sev Sonra Öz'üne güven.
Aşkım Ben Buradayım
Aşkım Ben BuradayımKaan Sebkektay · Tunç Yayıncılık · 202061 okunma
·
Puan vermedi
Efsun , adı gibi gizemli kadın. Dimitri, kalbi kadar iyi bir adam. Ve son mektup... Düğümleri çözen, o son mektup. Efsun'la Dimitri'nin masum, güçlü ve beklentisiz aşkından bahsetmek isterdim sizlere ama haksızlık olur kitabın büyüsüne. Sıradan bir tanışmadan sonra, alışılagelmiş herhangi bir karşılaşma değildi bu iki güzel insanın rastlaşması. Neler yaşadılar bir bilseniz. Hele 6 Eylül gecesi. Yazarımız tam isabetli bir konuya değindi kitapta aşkın dışında. Herkesin bildiği 6 Eylül 1955 tarinde Yunanistan 'da ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk' ün evine saldırı düzenlendi. Yunanistan karıştı. Bunun devamı Türkiye 'de yaşayan Yunanlıların evine saldırılarak geldi. Dizilere bile konu olan, Yunanistan'la yıllar boyu uzlaşamayacağımızın temelleri atıldı. Bu olayların içine düşen aşkı düşünelim bir de.  Çok Merak ettiğinizi hissediyor ve kitapla tanışıp, buluşmanız için sizleri kendinizle baş başa bırakıyorum. Aklımdayken yazara çok teşekkür ederim. Kitapta adı geçen bütün mekanları, yerleri, fotoğraflayarak, açıklayarak okuyucuyu çok güzel aydınlattı.
6-7 Eylül 1955 Olayları ve Efsun'un Son Mektubu
6-7 Eylül 1955 Olayları ve Efsun'un Son MektubuHüseyin Demir · Edebiyatist Yayınevi · 201937 okunma
·
Puan vermedi
"Bir kere bile kendini tekrar etmeyen o günler şimdi neden birbirinin benzeri geliyor bana?" E böyle bir alıntı görür de paylaşmaz mı insan, gündeme bu kadar yakışmışken der ve, Babam Freud'u Bilmeden Öldü'yü güzelce yorumlarım sizlere. Kitaba başlarken tamamen farklı beklentiler içerisindeydim. Örneğin; işin içine Freud girince, felsefik bilgiler, geçmiş çağlar, günümüzle gelecek ya da geçmiş karşılaştırması... Yani bu böyle uzar gider. Bekledim ama yoktu malesef. Neler vardı diyeceksiniz, bir adam, farklı kadınlar ve intihar... Böyle yorumlayınca kitabı hiç beğenmediğimi düşüncesiniz ama enteresan bir  şekilde beğendim, beklentimi karşılamadığı halde. Cümlelerde fazlaca manidarlık vardı çünkü. Mesela  " Ben basbayağı bağırıyormuşum, çığlık atıyormuşum. Hiç istemediğim şeyleri yapıyormuşum. Yine de birileri bana, Neden fısıltıyla anlatıyorsun bütün bunları? diye soruyordu." Bu alıntıyı çok beğendim. . Rahatsız olduğum tek konu argo kelimelerin sayısının fazla abartılmasıydı.
Babam Freud'u Bilmeden Öldü
Babam Freud'u Bilmeden ÖldüRıza Kıraç · Altın Kitaplar · 201334 okunma
Reklam
·
Puan vermedi
Azra Kohen Aeden'i Dünya'dan uzakta, Dünya'dan daha gelişmiş, doğallıkla beslenen, asla şeker kullanmayan, neden yaşadıklarını ve bulundukları çağın farkında olan insanlardan oluşan bir gezegen olarak yorumlamış. Bir nevi dünyadaki cennet yani. Dünya'ya gelirsek;  Az gelişmiş, yaşadığı çağı hak etmek için bilgilerini kullanmayan ve ne kadar ileri
Aeden
AedenAkilah Azra Kohen · Everest Yayınları · 201812,7bin okunma
·
Puan vermedi
Ahmet Hamditanpınar'dan Saatleri Ayarlama Enstitüsü ile geldim sizlere. Öyle bir kitapki kesinlikle ara vererek okumamalısınız. Kelimeler günümüze göre daha modern ve anlaşılması bazen zor olduğu  için sizi kitaptan uzaklaştırabilir. Bu naçizane bir tavsiyemdir. Kitabı okurken hissettiklerime gelirsek bir ara Oğuz Atay okuyor gibi oldum. Betimlemeler, cümleler sadece okunduğuyla kalmıyor birçok derin anlam içeriyor çünkü. Belki bundandır Oğuz Atay gibi hissetmem. Konusuna geldiğimizde ise, sıradan bir hayatı olan Hayri'nin başından geçenler olabildiğince sade ve öz anlatılmış. Hayri aslında ne kadar sıradan hayat yaşasa da içinde hep bir cevher var ve zamanla ortaya da çıkıyor.Kitabın  Saatleri Ayarlama Enstitüsü olmasının sebebi ise Hayri'nin zamanla açağı bir yer olmasından ileri geliyor. Sonlara gelirken bir alıntıyla bitiriyorum ve kitabı okumanızı ve sohbet etmemizi ısrarla istiyorum. "En iyisi düşünmemekti. Kaçmaktı. Kendi içime kaçmak. Fakat bir içim var mıydı? Hatta ben var mıydım? Ben dediğim şey, bir yığın ihtiyaç, azap ve korku idi."
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Saatleri Ayarlama EnstitüsüAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 201541,5bin okunma
·
Puan vermedi
Filipinler'e uçmak ister misin dedi yazarımız, elbette dediğimde uçuş biletim hazırdıo kadar hoş bir konsept olmuş ki kitabım geldiğinde story paylaştım, arkadaşlarım nereye gidiyorsun virüs var dediler, inandırıcılığına inanmayı sizlere bırakarak, yolculuğumdan bahsetmek istiyorum. Aswang'le başladım yolculuğa ve nasıl biri olduğunu, kim olduğunu öğrenmeye çalışarak geçti bütün o güzellikler Filipinler'i kitap okuyarak bu kadar gözümde canlandıracağımı, özellikle aşkın bu kadar gerçekçi yorumlanacağını şaşırararak okudum ve çok gururlandım bir Türk yazarın böyle yazmasından dolayı Böyle olumlu hissiyatın yanında biraz da burkulmadım değil, net ve vurucu cümleleri içime işledi Mesela" kartta yazan ismin ne önemi var? Sadece kimlikte yazan ve hiç kullanılmayan bir isim " Derken cümlelerim son buluyor Yolunuzun Filipinler'e düşmesi dileğiyle
Cennetin Cehennem Adası
Cennetin Cehennem AdasıHüseyin Dündar · Kırmızı Balon Yayınevi · 202075 okunma
·
Puan vermedi
Bugün Kirke'nin ağzından okuyacaksınız yorumu Merhaba Ben, Kirke. Soyumun alışılagelmiş özelliklerini taşımayan, gücünün farkına yüzyıllar sonra varmış, babası tarafından asla sevilmeyen hatta babamın bir sözüyle açıklığa kavuşturayım bunu; "Sen tek bir alev bile çıkaramayan, tek bir damla suyu yanına çağıramayan? Çocuklarımın en kötüsü, solgun, işe yaramaz, parayla bile koca bulamadığım sen." derken  parayla bile koca bulamadığı ben bir ölümlüye aşık oldum. Ondan bir çocuğum da oldu. Babasını hiç tanımayan bir çocuk. Belki şu anda bana birçoğunuz kızıyor, spoiler verdiğim için ama ben okunmaya, anlaşılmaya mecburum. Anlattıklarım kadar anlatamadıklarım çoğunlukta. Mesela neden büyü yaptığımı ya da nasıl yaptığımı, ya da kime yaptığımı hatta ilk kime yaptığımı bilmek istemez misiniz? Elbette istersiniz, İthaka da ne var mesela? Ya da İthaka ne? Hatta ben kimim? Üç beş cümleyle anlatılmış bir büyücü müyüm sadece? Elbette bunların cevabı için beni okuyacaksınız. Sevgiler ️ Ben, Kirke
Ben, Kirke
Ben, KirkeMadeline Miller · İthaki Yayınları · 202133,7bin okunma
·
Puan vermedi
MURAKAMİ okurken ellerim, beynim, kalbim hatta ruhum bile Murakami'ye emanet. Beni istediği yere götürüyor, istediğini anlatıyor, dans ettiriyor, şarkı söylettiriyor, bazen arafta da bırakıyor ama iyiki yapıyor. Çünkü benim oradan kendi kendime  çıkmamı istiyor. Yapıyorum da. Ne kadar çok çabalarsan, ne kadar çok tutunursan ve ne kadar çok istiyorsan o kadar varsın o kadar anlarsın diyor. Anlıyorum da. Ben bunların hepsini tek başıma yapabiliyorum, öğretiyor çünkü bana. Karanlıktan Sonra'nın konusuna geliyorum şimdi. İki kız kardeş. Birbirinden kuzeyle güney, doğuyla batı, suyla ateş gibi farklı. Biri uyuyor, biri onun uyumasına dayanamıyor. Çünkü; iki aydır sadece temel ihtiyaçlarını halledebilcek kadar uyanıyor ve sonrası hep uyku.
Karanlıktan Sonra
Karanlıktan SonraHaruki Murakami · Doğan Kitap · 20174,149 okunma
·
Puan vermedi
Sineklerin Tanrısı'yla geldim sizlere. Derinlere inmeden betimlersem; uçaktan bir adaya düşen çocukların başına gelenler anlatılıyor. Aslında böyle anlatınca alışılagelmiş bir hikaye gibi anlaşılıyor fakat o kadar çok duygu bir arada yaşandı ki, kitabı okurken birçok kez kendimi adanın ortasında buldum. Acı, mutluluk, umut, sevgi, savaş hepsi biraradaydı. Çocuklar üzerinden yola çıkarak çağın sorunlarına dikkat çekilmeye çalışılmış. Örneğin aralarından bir lider seçtiler ve planlı hareket etmeye çalıştılar fakat birçok kez sekteye uğradı. Ters düştüler, anlaşamadılar. Halbuki lideri kendileri seçtiler. Bununla birlikte savaşçılığı, öldürerek hayatta kalmayı öğrendiler. Bu bir örnek teşkil eder mi bilmiyorum, ama olması gerekenler hep raydan çıktı.  Aslında şu cümle benim için koskoca kitabı özetledi, "Ateş sönmeye başlayınca, heyecan da söndü." Çünkü her fırsatta ateşin ehemmiyetinden söz ettiler. Sönmemesi gerektiğini, her şeyden önemli olduğunu. Ada soğuktu ve ihtiyaçları vardı ateşe. Ama o kadar abarttılar ki bunu koskoca adayı yaktılar, sonunda bulundular da. Ateşin dumanından, jandarmalar yangın olduğunu anlayıp onları kurtamaya geldiler ama arkadaşları çoktan ateşle birlikte yanıp gitmişti. Çok keyifle okudum ve ısrarla tavsiye ediyorum sizlere de.
Sineklerin Tanrısı
Sineklerin TanrısıWilliam Golding · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202080,1bin okunma
Reklam
74 syf.
·
Puan vermedi
Kitapların başarı kalitesini sıradan gündem konularını nasıl farklılaştırarak anlattıklarını göz önünde bulundurarak değerlendiririm. Oldukça da başarılı bir ölçüt olur benim için. Çünkü o kitapların yazarları; farklı düşünceyi hiçbir zaman farklı olduğu için  vermezler. Sıradanı farklılaştırırlar. Dönüşümü incelediğim zaman bunu bariz görüyorum. Gregor Samsa uyanıyor ama nasıl uyanıyor. Bir örümcek olarak. Birçok kitap karakteri uyanır fakat hangisi örümcek olarak uyandı? Anlatmak istediğim bu. Gregor Samsa iş, hayat, aile derken bir de bakmış kiii,örümcek olmuş. Yazar bunu bilerek yapıyor aslında. Karakter o kadar yok olmuş ki, durumun vehameti ancak örümcek olarak kavratılıyor. Harika bir kitap diyorum. Burdan herkese avazım çıktığı kadar bağırıyorum. Okuyun ama lütfen, kaliteli, kaliteli, çok kaliteli kitaplar okuyun. Çünkü;vaktiniz bütün kitapları okumaya yetmeyecek.
Dönüşüm
DönüşümFranz Kafka · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022222,2bin okunma
·
Puan vermedi
"Siz hiç yolculuk düşleri görmemişsiniz." Bilerek bu alıntıyla başladım ki ne kadar uçsuz bucaksız hayal kurmadığımızı, evet evet kurmadığımızı bilelim istedim. Sırf bu cümleye bile sayfalar dolusu kitap yazılır, sonra oturup konuşulur, sonra tekrar kitap yazılır. O kadar sığ ve karmaşık bir kaosun içindeyiz ki hep bir bahanemiz var ; hayal etmek için, harekete geçmek için. Oysa Simyacı beni; beni nelere inandırdı. Ne hayaller kurdurttu. Okumak için delirdiğim bir kitaptı. Beklediğim gibi olmadı, çünkü çok daha iyiydi. Santiago neler yaptı bir bilseniz.. Ne çok seviyor koyunlarını, hayallerini, uçsuz bucaksız düşlerini. Gerçekle masalı harmanlayıp Santio'yu eğlenceli, maceralı ve biraz da fantastik yolculuğa çıkaran Paulo Coelho bu yolculukta beni de aldı Santiago'nun yanına. Sora sora, fazlasıyla eğlenerek yolun sonuna ulaştık. Çok da mutlu bu yolun sonu. Spoiler vermek istemiyorum. Çünkü bu yolculuk  çok özeldi. Kitaplığınızda varsa Simyacı Kitaplığınıza, yoksa kitapçıya koşun, uçun, ışınlanın. Bir şekilde bu kitabı alın, okuyun.
Simyacı
SimyacıPaulo Coelho · Can Yayınları · 2023206,5bin okunma
·
Puan vermedi
"İnsanın içinde ne vardır, insana ne verilmemiştir ve insan neyle yaşar?" Size ne verilmedi bilmiyorum ama bana zaman verilmedi ya da ben öyle zannettim. Çünkü; bu kitaba geç kaldığımı düşünüyorum birçok şeye olduğu gibi.. Bir de "İnsan annesiz ve babasız yaşayabilir ancak Tanrısız yaşayamaz, " Elbette Tanrısız yaşanmaz fakat benim için bir de sevgi var, sevgisiz asla diyorum. Tolstoy bana 92 sayfa da birçok soru sordu, bazılarını cevapladım, bazıları eksik, bazılarına hala hiç cevabım yok. Düşündüren, sorgulatan her cümleyi övmeyeceğim çünkü; benim lügatimde o kadar özel cümleler yok bu kitap için. Eminimki birçoğunuz okudu, birçoğunuz tekrar okudu ve hala  okuyacak olan da çok. Hiç okumayanlar bir kalkın, her nereye gidiyorsanız bulun bu kitabı, benim gibi geç kalmanızı istemem
İnsan Neyle Yaşar?
İnsan Neyle Yaşar?Lev Tolstoy · İndigo Kitap · 2017190,8bin okunma
·
Puan vermedi
"Sürünmem gerekse de bu yolda ilerleyeceğim." Benim için MARTIN EDEN'in hikayesi böyle başlıyor. Sürünmek de ne ki.. Resmen kahroldu Martin, iyi bir yazar olabilmek için. Ceketini rehinciye verip zengin sevgilisinin yemek davetine gidemedi mesela açlıktan öldüğü halde. Evet evet açlıktan ölüyordu. Hemde günlerce. Abartı değil. Mesela kişiliği hiç dikkate alınmadı. Sevgilisi belli bir kalıba, çevresi başka bir kalıba sokmaya çalıştı ama olmadı. İyiki olmamış da yolun sonu şahane parladı, her ne kadar kendini az sevip farklı girişimlerde bulunup, başarılı olsa da.. "Ya gerçek verilmeli bana, ya da hiçbir şey. İkna etmeyen yanılsama düpedüz yalandır." Martin'e gerçek verilmedi ama yana yakıla buldu o gerçeği her ne pahasına olursa. Kitabı okurken benimde kahrolduğum bölümler oldu Martin'le birlikte. Popüler kültürün kölesi olmuş çevresi hiçbir zaman inanmadı çünkü ona. Hoppppp başarı gelince yemekler, davetler, partiler. Bu Nasreddin Hoca'nın ye kürküm ye fıkrasıyla acayip uyuşuyor. Ve son olarak; "Burada duramazsın. Devam etmelisin. Sonsuza kadar devam etmeye mecbursun, bunu biliyorsun." Lütfen sizde burada durmayın, çünkü ben kendime çok büyük bir iyilik yapıp bu kitabı okudum, durmadım  siz de okuyun, konuşalım şu Martin'in azimli hallerini️
Martin Eden
Martin EdenJack London · Kaldırım Yayınları · 201790,4bin okunma
·
Puan vermedi
"Hiçbir zaman söyleyecek fazla sözüm yoktur, onun için susarım" Meursalt, susarak anlattı kendini kitap boyunca. İzole bir yaşam tarzı seçip, beni birçok düşüncesinde sinirlendirmedi dersem haksızlık ederim objektifliğime. Bir cümlesi aynen şöyle ; "Kendi kendime, neyse, bu pazar da geçti, annem gömüldü, işe yeniden başlayacağım, sonuçta değişmiş hiçbir şey yok, diye düşündüm." Karakterin olaylara, kişilere, hayata yabancı olması belki de çok abartıldı ya da ben öyle hissettim. Kitabın 1957 de Nobel Edebiyat Ödülü almış olması böyle düşünmemi malesef sempatikleştirmedi. İkinci Dünya Savaşı sonrası Soğuk Savaş döneminde yazılmış olması belki de  bu kadar yabancılaşmanın sebebi olabilir. Çünkü Dünya yabancı kalmış Dünya'ya o zamanlarda, resmen iki blok oldu tüm evren. SSCB ve Amerika arasında dönüp duran, tarafını belli eden, edememeyenlerin bertaraf olduğu bir dönem. Son olarak çok hoşuma giden bir alıntıyla bitiriyorum. "İlk kurşunla ikinci kurşun arasında neden beklediniz?"
Yabancı
YabancıAlbert Camus · Can Yayınları · 2020111,3bin okunma
112 syf.
·
Puan vermedi
"İki hasta kadar birbirine yakın hiç kimse yoktur. Hasta olmayanlar bizi ne kadar anlayacaklar!" Kitabın son sayfası böyle bitiyor. Bu cümlelerle. İnce ince, detay detay kelime tahlili yaparsak kitap karakterinin ne kadar anlaşılmadığı, ne kadar yalnız olduğu, acılarıyla, kabul edilemeyecek zorluklarla başa çıkmaya çalıştığı görülür. Hal böyleyken 15 yaşında olan karakterimiz kendisinden 4 yaş büyük bir akrabasına aşık olur. Hem karşılıklı, hem karşılıksızdır. Nüzhet, yani aşık olunan kız kendisinden 19 yaş büyük bir doktorla evlendirilmek ister. Evliliği ciddiye almadığı için hem doktora karşılık verir, hem 15 yaşındaki baş karakterimize. Böyle zahir birliktelik, 15 yaşında bir çocuk için üzücü, yıkıcı bir durumdur. Duyguları ve rahatsızlığı yüzünden anlaşılmayan karakter içten içe küser, sükun eder ve annesinin yanına döner. Hastane köşelerinde, dokuzuncu hariciye koğuşunda her gün Nüzhet'i sayıklar. Doktorlar Nüzhet kim dediklerindeyse sadece bilmiyorum der. Ağrın var mı diye sorduklarında var ama tam anlamıyla bilmiyorum der, tarif bile edemez. Bedensel ağrının, acının yanına bir de duygusal ağrı, acı 15 yaşında bir çocuk için fazla ağır, yorucu, yıkıcıdır. Yazarın ince ince tahlil ettiği, duyguları en özel ayrıntısına kadar betimlediği bu kitabı okumanız farz oldu. Kitaplığınızda değil, kesinlikle çantanızda taşımanız gereken bir kitap. Şimdiden iyi okumalar.
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Dokuzuncu Hariciye KoğuşuPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 2022101,6bin okunma
Reklam
248 syf.
·
Puan vermedi
"Kıyafetleri farklı olduğu halde kucaklaşan insanlar düşünceleri farklı olduğu için neden birbirlerinden uzaklaşıyorlar? Elbisesi, şapkası, saç modeli başkalarından başkalarından farklı olsun diye çaba harcayan insan, fikirleri kendinden farklı olanlaedan neden rahatsız oluyor ve onları kendine benzetmeye çalışıyor sence? " Alişan KAPAKLIKAYA'nın yazılarını şöyle yorumlamak istiyorum. İtalya'nın Viganella köyü bir vadinin içe doğru uzanan, yılın üç ayı güneş ışığı görmeyen bir noktasıymış. Köylüler güneşi görmek için dünyanın günlük ve yıllık hareketine göre otomatik olarak ışığı yansıtacak bir ayna düzeneği yerleştirerek güneşten yararlanmışlar. Alişan  hocamız da kendine bir ayna yapmış. Çocukluğundan, gençliğinden, hatta yetişkinliğinden biriken acıları dağ yapmış o dağı da arkasına almış, sımsıkı, yanmaz yıkılmaz... Geçmişten, bugüne, geleceğe ışık olacak hikayeler var. Birçoğuna güldüm, hatta baya güldüm. Birçoğuna çok üzüldüm, ağladım. Hayatımızdaki sihirli sözcükler eksik. Sihirli davranışlar hiç yok. Cidden tek eksiklik bu. Özür dilemek gurusuz, teşekkür etmek gereksiz, seni seviyorum demek anlamsızsa eğer hayatımızda çok   da süslü konuşmaya gerek yok. Davranışlardan hiç bahsetmiyorum bile. E hal böyle olursa uyanır  mı içimizde uyuyan güzel? Hadi şu sihirli sözcükleri kullanalım İçimizdeki uyuyan güzel uyansın.
İçindeki Uyuyan Güzeli Uyandır
İçindeki Uyuyan Güzeli UyandırAlişan Kapaklıkaya · Yediveren Yayınları · 20151,637 okunma
188 syf.
·
Puan vermedi
"Bak Yukiko, unutamadığım, aşık olduğum bir başka kadın var. Kendimi geri çektim, düzenimiz altüst olmasın istedim ama daha fazla dayanamayacağım. Bir sonraki gelişinde ne olacağı umrumda değil." Hacime'nin eşine, iki kızının annesine itiraf etmeye çalıştığı aşkı... Yılardır bitmemiş, tükenmemiş, her gün daha da artmış, içini yakmış, 25 yıldır özlediği Şimamoto. Hacime'nin ilk ve son aşkı. 12 yaşında sınıf arkadaşıydı Şimamoto. Tek arkadaşıydı. Tek sırdaşı. Aşkı...  MUHTEMELEN'lerde gizli bir kadın. Sır gibi... Hacime'nin gününden gün, yıllarından yıl çalan bir kadın. Aşk öyle bir şeymiş ki her şey bir yana, o bir yana. İnsan hiç mi unutmaz? Hiç mi eskimez, eksilmez, silinmez... Ekmek gibi, su gibi... "Hacime: Ve yıllardır ne kadar aç, susuz kaldığımı. Öyle bir dünyaya geri dönemem." Meğer yapbozun tek parçası eksikmiş! Bulunca tamamlanıyor, bulamayınca hep eksik, yarım, anlamsız... Hacime de buldu ama bulamadı. Haruki MURAKAMİ Hacime'nin Şimamoto'ya aşkını böyle anlatmış. Belli ki bir aşık dilinden anlatılmış, yoksa mümkün değil tarifi... MUHTEMELEN Aşık olanlar anlayacak. Sevgiler.
Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında
Sınırın Güneyinde, Güneşin BatısındaHaruki Murakami · Doğan Kitap · 20124,279 okunma
216 syf.
·
Puan vermedi
Uzun zamandır hikâye okumuyordum Herhalde liseden beri. İyiki okudum iyi oldu, iyi geldi. Birçok yaşantıya şahit oldum, okurken hiç sıkılmadım. Güldüm, üzüldüm, umutlandım, sinirlendim yani; ayan beyan kitabı yaşadım. Kaç yıl olmuş, uzun zaman geçmiş fakat o kadar açık ve anlaşılır bir dille yazılmışki, her yaşa hitap ediyor okuyucu Kitlesi çok esnek, çok geniş. Günlük dil ancak bu kadar güzel kullanılabilirmiş.  Hele bir de öğütleri, ana fikirleri, mesajları yok mu! Tamamen eğitici bir kitap, anlamak isteyene neler anlatıyor neler. Gerken ilgiyi görmesi gerekiyor, her kitaplıkta olması gerekli Sevgiyle
Otlakçı
OtlakçıMemduh Şevket Esendal · Bilgi Yayınevi · 2016698 okunma
104 syf.
·
Puan vermedi
"Haritadaki  yeri bile bugüne dek birçok insan tarafından fark edilmemiş o küçük yerleşim yeri, belki de ilk kez bir ünlüyü dünyaya kazandırma onuruna erişebilirdi." Nasıl güzel bir alıntı değil mi? Satranç'ı okurken birçok cümlenin altını çizdim fakat bu cümleyle yorumlamaya başlamayı daha değerli gördüm, çünkü; kitap olumlamaya o kadar yakışıyor ki... Yollarımız bir gün belki de sadece dış görünüşüne göre yargılandığımız bir şampiyonla kesişelebilir. Kişisel hırslarımız, yargılarımız, algılarımız ve sabit fikirlerimiz yüzünden insanları öyle çok damgalıyoruz ki... Bir satranç şampiyonunu, bir diğer satranç şampiyonunu pekala yenebilir hemde yaşça küçük ve eğitim durumu düşükken. Olumsuzluklara meydan okuyan, gayet açık ve anlaşılır bir dille yazılan bu özel kitabı herkese tavsiye ediyorum.🤗
Satranç
SatrançStefan Zweig · Bilgi Yayınevi · 2016236,6bin okunma
104 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Merhabalar ️ Kitap yorumlamaya başlamadan önce bir itirafta bulunmak istiyorum. Önceden kitap okumayı hiç sevmezdim yaklaşık 11 yıl önce falan. Hatta yazı yazmayı bile ilkokul öğretmenimiz yazı yazmayı bilmiyor, o yüzden bize yazı yazdırıyor dermişim hep 11 yaşına geldiğimde artık resimli kitap okumama izin verilmiyordu büyüdüm diye tabiki. Ne alakası var diyeceksiniz konumuzla? O kadar çok ki alakası. Küçük Prens'i okurken çocukluğuma döndüm, resimli kitap okuduğum günleri o kadar çok özlemişim kiii. Yazar kitapta olabildiğince değişik karakterlerden yararlanmış. Gezegenlere yüklemiş farklı karakterleri. Umutsuzluk, kibir, bekleyiş, özlem... Ne güzel anlatmış, ne güzel düşünmüş. Hayvanlar konuşuyor, çiçekler konuşuyor Arkadaşlık nedir biliyorlar, dostluğu öğrenmişler. Kısa ve öz verilmiş anafikir Herkese ısrarla tavsiye edilir Sevgiyle
Küçük Prens
Küçük PrensAntoine de Saint-Exupéry · Nilüfer Yayınları · 2017234,4bin okunma
724 syf.
·
Puan vermedi
Öncelikle bu özel kitabı okumak ne kadar zor belirtmek isterim. Sonuna kadar sabır gerektiriyor. 2 haftada bitirdim lakin beynimde hala bitmeyen sayfalar var. Her gün ekmek gibi su gibi ihtiyaç bizlere. Düşündünüz mü bilmiyorum? Turgut Özben Genç bir mühendis, son derece bilgili, Dünya'nın dışında bir uyduyla Dünya'nın her salisesini izlemiş kadar
Tutunamayanlar
TutunamayanlarOğuz Atay · İletişim Yayınları · 202061,5bin okunma
Reklam
128 syf.
·
Puan vermedi
Merhabalar Hızlı bir şekilde Prens'i yorumlamaya başlıyorum Machiavelli geliştirdiği yeni politikasıyla "yönetme sanatını" en iyi şekilde anlatmış. Öncelikle politika nedir? Antik Yunan'da "polis" kelimesinden doğduğunu ve kendi hareket alanını oluşturduğunu biliyor muydunuz? Yazar olağan yönetim biçimini kabul ederek, yöneticinin yani kitapta Prens'in (çağımızdaki ve geçmiş çağlardaki bütün yöneticileri kast ediyor) dikkat etmesi gerekenleri çok açık bir dille ifade etmiş. Bir prens ahlak ve politika kavramlarına dikkat ederek doğru olanı bulmalıdır. Başkalarının saldırılarına karşı kendinden güçlü olanlarla birleşmeye dikkat etmelidir. Çünkü; güçlü olanın merhameti ve himayesine her zaman muhtaç olabilir. Vurgulanması gereken hususlardan biri prens halktan seçtiği kişilerle istişare yaparak en son kendi fikirleriyle hareket etmelidir. Her zaman danışanlarıyla bilgi alış verişinde bulunmalı, görünmeyeni görmelidir. Son olarak en önemlisi, dostunu ve düşmanını edinirken çok dikkat etmelidir. Zira felaket her zaman geliyorum demez. Felaketi ön görebilmek, dostlarıyla hareket edebilmek prensi her daim muhafaza eder ve ileri taşır. Okunması gerekenler listenize eklemeniz gereken muhteşem bir kitap ️ Yazar kendi yaşadığı dönemde Medici ailesinden Lorenzo de Medici'ye hitaben yazmıştır kitabı fakat o dönemde gereken ilgiyi görmemiş basılmamıştır. Günümüzdeyse ahlak ve politika alanında en çok okunanlar arasında yerini almıştır.
Prens
PrensNiccolo Machiavelli · Remzi Kitabevi · 201414,7bin okunma