Dostoyevski’nin ilk kez 1866 yılında tam cilt olarak yayınlanan Suç ve Ceza adlı romanı, o günden bugüne Rus toplumsal yapısına ışık tutarken bireyin bu toplum içindeki yerini çarpıcı bir gerçeklikle dile getirmiştir. Eserin her bölümünde bütün karakterler üzerinden dönemin Rus kültürüne, önemli gelişmelerine ve yoksul insanların yaşamda “var olabilme” çabalarına ışık tutmuştur.
Eserin başkahramanı Raskolnikov bir katil, bir diğer önemli kahramanımız Sonya ise fahişedir. Bakıldığında çok basit sıfatlarla tanımlanan bu karakterlerin psikolojik ve yaratılış alt yapılarındaki derinliği Dostoyevski’nin anlatımıyla okumak, okuru düşsel dünyasının gidebileceği en uzak noktalara götürür. Raskolnikov’un Tanrı’ya başkaldıran düşünceleri, ruhuna sığdıramadığı zekâsının bedeninde yol açtığı “sayıklamalar”ı, öğrenilmiş ve öğretilmiş tüm kalıpları çiğneme teorisi ve suçun çevrenin elinde çıkma olduğu fikri ile zihnimizde belki de şu ana kadar hiç düşünmediğimiz puslu zeminleri aydınlatır.
Fyodor M. Dostoyevski eseri yazma sürecinde Rus tıp bilimi ve eğitiminde önemli gelişmelere sebebiyet veren mahkeme psikoloğu ve ünlü klinik tedavi uzmanı Doktor Sergei Botkin’den danışmanlık aldığını da anekdot olarak eklememiz yerinde olacaktır.