“Çiçeğin rengi soldu, bitti şarkısı kuşun. Yol tenha, dal mecâlsiz, su durgun.
Ne yalan söyleyeyim, üzgünüm. Bir yanım kopmuş kanamış gibi.
Bana ait bir insan yok, bu yarayı kapatacak bir yer yok…”
Yaşadığım hayat boyunca tek bir kitap okuma şansım olsaydı, bu kitap hiç şüphesiz Çalıkuşu olurdu.
Benim fikrimce Çalıkuşu Türk Edebiyatı’nın gözbebeğidir. En nahif kitaplarından biridir. Kitabı okumaya başlayınca hem olayları öğrenmek için hemen okuyup bitirmek istersiniz hem de hiç bitmesin.
Feride’nin, Kamran’a olan aşkı, tüm o yaşadıkları ve her şeye rağmen hayata tutunuşu insanın yüreğinde bir yerlere hep dokunur.
Bu kitabı o kadar çok seviyorum ki buraya ne yazsam bu kitabı anlatmak için az gelir. Defalarca kez okusanız yine sıkılmazsınız. O yüzden lütfen okuyun.
Ben de en kısa zamanda tekrar okumak için sabırsızlanıyorum ve incelememi kitaptaki en sevdiğim alıntılardan biriyle tamamlamak istiyorum: “Kâmran, biz asıl bugün birbirimizden ayrılıyoruz. Ben asıl bugün dul kalıyorum... Bütün olan, geçen şeylere rağmen, sen yine bir parça benimdin; ben bütün ruhumla senin...”
Kitabı okuyan hemen hemen herkesin aklında şu soru belirir: Birini gerçekten böyle bir aşkla sevmek mümkün mü?
Mümkünmüş.
Ahmet Arif, Leyla’sına olan aşkıyla bize bunu öğretiyor.
Her insan böyle bir aşkla sevilmek ister. Öylesine güzel seviyor ki, Leyla’yı kıskanmamak mümkün değil. Bazen keşke karşılığı da olsaydı, diyorsun içten içe.
Ama belki de karşılıksız olması bu kadar güçlü kılıyor bu aşkı. Bilemeyiz.
Ahmet Arif’in kalemine hayranım. Keşke ondan daha fazla şaheser okuma şansımız olsaydı. Bu beni her zaman üzer ve elimdekilere daha sıkı sarılmama sebep olur.
Gerçekten her cümlesinin altı çizilesi. Hâlâ okumayan varsa tereddüt etmesin. Hiç pişman olmazsınız. Okuduğunuz zaman ne söylemek istediğimi anlayacaksınız.
Leylim LeylimAhmed Arif · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201316,2bin okunma
“Onu yalnız Adem değil bütün bir âlem bekledi. Belliydi Havva’nın geleceği, gelmeyecek olan böyle beklenmezdi.”
Uzun zamandır okumak istediğim ama okumaya bir türlü fırsat bulamadığım bir kitaptı. Nihayet o fırsatı buldum, okudum ve kitaba bayıldım. Aslında hikâye hemen hemen herkesin bildiği hikâye. Lâkin anlatım... Öyle masalsı, öyle düşsel, öyle şiirsel ki bildiğin her şeyi unutturuyor ve alıp gidiyor seni. Bildiğimiz Adem ve Havva içerikli eserlerden bu yönüyle ayrılıyor işte.Nazan Bekiroğlu’nun bu masalsı, şiirsel üslubuna bayılıyorum. Asla sıkmıyor. Hevesle okutuyor. Akıp gidiyor. Okumayı düşünen, isteyen herkese tavsiye ederim.