Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ouroboros

Ouroboros
@Meymasuyu
Getting lost is a part of journey
İşin içine politika girmese, ırk hakkında politik bakımdan önem taşıyan hiçbir şeyin bilinmediğini söylemek yeterdi. Irklar arasında yaratılıştan gelen birtakım anlıksal ayrılıklar bulunduğu bir ihtimal olarak kabul edilebilir; ancak, bu ayrılıkların neler olduğunu henüz bilmiyoruz. Yetişkin bir insanda çevrenin etkileri kalıtsal etkileri maskeler. Ayrıca, çeşitli Avrupalılar arasındaki ırksal ayrılıklar, beyaz, sarı ve kara derili adamlar arasındaki ırksal ayrılıklardan daha belirsizdir; çeşitli modern Avrupa uluslarının kesinlikle birbirinden ayırt edilebilmesine yarayacak belirgin fiziksel özellikler yoktur, çünkü bu ulusların hepsi de çeşitli ırkların karışımından türemişlerdir. Anlıksal üstünlüğe gelince, her uygar ulus bu alanda kendisinin üstün olduğunu, görünüşte akla yakın nedenlere dayanarak savunabilir ki, bu da hiçbirinin savının geçerli olmadığını tanıtlar. Yahudilerin Almanlardan aşağı olması olanak dahilindedir, ama Almanların Yahudilerden aşağı olması da aynı derecede olanak dahilindedir. Darwin-taklidi anlaşılmaz bir dili bu soruna uygulamak baştan aşağı bilimdışı bir iştir. İlerde edineceğimiz bilgiler ne olursa olsun, şimdiki halde, bir ırkı başka bir ırktan üstün tutmak için hiçbir haklı neden gösterilemez.
Reklam
Iktidar sorgusuz sualsiz sadece bir oligarşinin elinde olduğu zaman, akla başvurmak daha kolaydır. XVIII. yüzyıl İngiltere'sinde sadece aristokratlarla onların arkadaşlarının fikirleri önemliydi ve bu, başka aristokratlara her zaman için akla yakın bir biçimde gösterilebiliyordu. Siyasal seçim dairesi genişledikçe ve ayrışık hale geldikçe, herkesçe kabul olunan anlaşma doğurabilecek varsayımlar azaldığı için, akla başvurma gittikçe zorlaşmaktadır. Böyle varsayımlar bulunamadığı zaman insanlar kendi sezgilerine güvenme eğilimi gösterirler; ayrı ayrı grupların sezgileri de ayrı ayrı olacağından, bunlardan hangisinin sezgisine güvenileceği sorunu, mücadelelere ve kuvvet politikasına yol açar.
Et yemek isteyenler, bir koyuna kabul ettirilebilecek kanıtlar bulmaya kalkışmazlar, bunun gibi Nietzsche de, "sefiller" diye nitelediği halk yığınlarını ikna etmeye kalkışmaz.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Amerika Birleşik Devletleri'nde petrol bulunduğu zaman, bu petrol Amerikan vatandaşlarına aitti; ama Amerika'dan daha zayıf bir ülkede petrol bulundu mu, bu petrolün mülkiyeti, ister zor kullanılarak, ister yutturmaca ile, Büyük Devletler denilen ülkelerden birinin halkına geçer. Bu işin gerçekleştiriliş biçimi çoğunlukla olduğundan başka türlü gösterilir, ama aslında, işin altında hep bir savaş korkutmacası vardır ve ikili anlaşmaları birbirine sımsıkı kenetleyen de işte bu gizli korkutmacadır.
Aklını kaçıran, bir birey yerine bütün bir ulus oldu mu, bu kaçıklığa, endüstri alanında olağanüstü bir bilgelik gösterisi gözüyle bakılır.
Reklam
Sistemin kötülüklerini su üstüne çıkarmayan ender durumların var oluşu, o sistemin kötü olmadığını kanıtlamaz.
İster müstakil evlerde, ister blok apartman odalarında otursun, işçi sınıfından her ailenin yalnız kendisini düşündüğü şimdiki sistemin hiç de zorunlu olmayan noktalarının neler olduğunu düşünelim önce. Bu sistemden en çok zarar görenler çocuklardır. Çocuklar okul çağına gelene kadar güneşten ve temiz havadan hemen hemen hiç yararlanamazlar; bu çocukların yedikleri, yoksul, cahil, işi başından aşkın ve büyüklere başka, çocuklara başka yemek pişirmesini bilmeyen analarının önlerine koyabildiği yemeklerden ibarettir; anaları yemek pişirirken, ev işleriyle uğraşırken bu çocuklar hep analarının ayakları altında dolaşır, işine engel olur, bunun sonucunda da sinirleri bozulan analarından, belki arada sırada yerini bir iki okşamaya bırakan sert, haşin bir davranış görürler; bu çocukların, doğal etkinliklerini zararsız bir biçimde gösterebilmeleri için ne özgürlükleri vardır, ne bu etkinliklerini gösterebilecekleri yerleri, ne de çevreleri.
Eğer bir çağın toplumsal ülküleri üzerine, o çağın mimarlığındaki estetik niteliğe bakarak yargıda bulunmak gerekirse, son yüzyıl bu bakımdan insanlığın ulaştığı en alçak noktayı temsil eder.
Mimarlığın en eski çağlardan beri iki amacı vardır: Birincisi tamamıyla yarar güden amaç, yani insanlara sıcaklık ve barınak sağlama amacı; öteki de siyasal amaç, yani, bir fikri insanların kafasına, o fikrin taştan ifadesinin göz kamaştırıcılığı yoluyla yerleştirme amacıdır.
Dogmatik dinde artık avunma bulamayanlar eğer hayatın tozlu, haşin olmasını, kendini kabul ettirme yolunda atılan gülünç adımlarla dolu olmasını istemiyorlarsa, bunlar için dinin yerini alacak başka bir şey gereklidir.
Reklam
Zevki eylemden çok düşüncede arama alışkanlığı, bilgece olmayan davranışlara ve aşırı iktidar aşkına karşı bir koruyucu olduğu kadar, insanın talihsizlik anlarında ağırbaşlılık ve sükunetini, tasalar arasında kafa huzurunu korumasına yarayan araçtır da. Yalnız kişisel nitelikli amaçlara yönelmiş bir hayat büyük ihtimalle, er ya da geç, çekilmez derecede ıstırap verici olacaktır; hayatın trajik yanlarına ancak, daha geniş ve daha az korkunç dünyalara açılan pencereler sayesinde dayanılabilir.
İnsanlığın makinelerin verimliliğinden yararlanabilmesini sağlayacak daha iyi bir iktisadi örgütlenme, daha çok boş zaman kalmasına yol açardı; boş zamanın çoğu ise, hatırı sayılır beyinsel çalışmaları ve merakı olanlar dışında, insanlara sıkıcı gelir. Boş zamanı bulunan bir toplumun mutlu olabilmesi için bu toplumun eğitilmiş, hem de teknik bilginin dolaysız yararı kadar, beyinsel zevk de göz önünde bulundurularak eğitilmiş bir toplum olması gerektir.
Şehir insanlarının zevkleri nitelik bakımından çoğunlukla edilgin hale gelmiş bulunuyor: Sinema seyretmek, futbol maçlarını izlemek, radyo dinlemek vb. Bunun nedeni de, şehirlilerin bütün enerjilerini çalışmada tüketmeleridir; eğer daha çok boş vakitleri olsaydı, şehirliler yine eskiden olduğu gibi, bizzat kendilerinin etkin rol oynadıkları eğlencelerin tadını çıkarırlardı.
Çalışma nedir? Çalışma iki çeşittir: Birincisi, yeryüzünde veya yeryüzüne yakın bulunan maddenin durumunu, böyle başka bir maddeye göre değiştirmek; ikincisi de, başkalarına, yeryüzünde veya yeryüzüne yakın bulunan bir maddenin durumunu, böyle başka bir maddeye göre değiştirmelerini söylemektir. Birinci cins çalışma tatsızdır ve az para getirir; ikinci cins çalışma ise tatlıdır ve çok para getirir. İkinci cins çalışma çok çeşitlidir: Emir verenler yanı sıra, ne gibi emirler verileceği konusunda akıl verenler de vardır.
Ouroboros
Bir kitabı okumaya başladı
Aylaklığa Övgü
Aylaklığa ÖvgüBertrand Russell
8.5/10 · 1.317 okunma
521 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.