Bir kapının önünde, bir hücrede, neden olduğunu bilmeden beklemek. Bilirsiniz, böyle yerlerde beklemek, her an bir şey olması ihtimali içinde, saatlerce, günlerce hiçbir şey olmadan beklemek azapların en korkunçları arasındadır.
"Şemim-i kâkülün almış nesim gülşende. Demiş ki sünbüle sende emanet olsun bû."
Figani
Günümüz Türkçesiyle manası:
"Sabah esen hafif tatlı rüzgâr, gül bahçesinde senin kåkülünün güzel kokusunu almış. Sümbüle demiş ki, sende emanet olsun bu koku."
Sorun çıkarmasın diye dört yaşına gelmiş çocukları bile bebek arabasına oturtup "avm" denen "al ver merkez-i cumhuriyetler" de, çocukların gözlerinden film şeridi gibi geçen eşya yığınları arasında geziyorlar.
Kesin olan şu ki yürüyen insan; genellikle otomobil kullanan ya da trene veya uçağa binen biri gibi kibirli olmaz çünkü attığı her adımda dünyanın acımasızlığını ve yolda rastladığı insanlarla dostça uzlaşma gerekliliğini hissederek asla insan olduğunu unutmaz.