Şehirli insan neden yaşadığını bile unutmak üzere. Sanayi Devrimi'nin neticesinde şekillenen ve insanları devasa üretim-tüketim makinasına birer dişli olarak yetiştirmek üzere kurgulanmış, adına "eğitim" dediğimiz çarkın en anlamsız ve zamanın gereksinimleriyle uyumsuz sürecini yaşamaya
devam ediyoruz. Herkes üniversite profesörü olacakmış
gibi yönlendiriliyor.
Bir kısım sufiler, aşkı "insanın rahatını, iştahını, uykusunu kaçıran tutku" olarak tanımlar. Gerçekten de iki insan arasındaki tutkuya
indirgediğimizde, aşk çok garip bir şeydir. Aşık beyin, maşuktan
başka bir şey düşünemez hale gelir.
Kendi dallarını İngilizce kaynaklardan öğrenen bilim adamı adayları, ileride o kadar çalışmanın üstüne bir de öğrendikleri İngilizce terimlerin Türkçe karşılıklarını bulmak için ilave bir mesai harcamaya gönüllü olmuyorlar. İşte bu da kendiliğinden bugünkü garip "Türkilizce" bilimsel(!) dilin ortaya çıkmasında çok büyük etkenlerden bir tanesi!
Eğitimde yabancı bir lisanın temel alınması, değişik kademelerde
irdelenebilecek birçok soruna gebedir. En temel düzeyde, "bir başkasının dilinin" kendi dilinden daha üstün olduğunu benimsemek zorunda bırakılmak, gizli bir aşağılık kompleksi günbegün derinleştirecektir.
Zuhur, çok sayıda bileşenden oluşan bir sistemde,
sistemin bileşenleri arasındaki nispeten basit ilişkiler sonucu ortaya çıkan karmaşık davranışlar veya biçimler için kullanılan genel bir nitelemedir.