Senin vazifen fahir değil, şükürdür. Sana lâyık olan şöhret değil, tevazudur, hacâlettir. Senin hakkın medih değil, istiğfardır, nedâmettir. Senin kemâlin hodbinlik değil, hüdâbinliktedir.
De ki: "Kalplerinizdekini gizleseniz de, açığa vursanız da Allah onu bilir. Zira O göklerde ve yerde olan her şeyi bilir. Allah'ın gücü her şeye yeter." (3 Âli İmrân 29)
Kimse beni duymuyor, görmüyor, anlamıyor deme! Senin öyle bir duyanın, görenin, anlayanın var ki'O'her şeyi yoktan var etti ve sana şah damarından daha yakın! Yeter ki sen 'O'nu hisset!
'O'na inan, 'O'na sığın.
Hem namaz kılanın diğer mubah dünyevî amelleri, güzel bir niyet ile ibadet hükmünü alır. Bu surette bütün sermaye-i ömrünü, âhirete mal edebilir. Fâni ömrünü, bir cihette ibka eder.