Bir zamanlar nasıl olmuş da onun beceriksiz olduğuna hükmetmiştim, hayret ediyordum gerçekten. Sonra bir gün bu sorunun cevabını verebildim: Aslında beceriksiz olan o değil, onu takdir edemeyen bendim.
Nasıl bu nehrin dibini göremiyorsak birkaç saat sonra neler olacağını da göremeyiz. Ben nasıl şu suyun akıp gitmesine müdahale edemediysem saatler sonra olacaklara da müdahale edemeyiz.
Onların sadelikleri ve sadakatleri sahip olabileceğim en değerli şeyler iken ben onların kıymetini bilememiştim ve artık hatalarımı telafi etmemin mümkünatı yoktu.
Umutlarım içimde iyice yer ettikçe onların benim ve başkalarının üzerindeki etkisine dikkat etmeye başladım. Benim karakterim üzerindeki tesirlerini kendimden olabildiğince gizlemeye çalışıyordum ama pek başarılı olamadığımı da biliyordum.
Kalbi asil olmayanın davranışlarının asaletinin bir hükmü yoktur. Ne kadar cila sürersen sür ağacın damarlarını saklayamazsın; sen cilayı sürdükçe damarlar kendini belli eder.
İnsanın evinden utanması korkunç bir şey. Tam bir şükürsüzlük halidir ve de kötü bir ceza gerektirebilir, ama kesinlikle çok kötü bir durum; bundan eminim.
Çocukların kendilerini yetiştirenlerle varolduğu küçük dünyalarında hiçbir şey adaletsizlik kadar çok hissedilemez. Çocuğun maruz kaldığı ufak bir adaletsizliktir belki ama çocuk küçüktür; dünyası da öyle.