Dört nala sarp, yalçın kayalara atlarımızı sürmeye başladık. Sevincinden yüreğim parçalanıyor sanıyordum. Bayrağıma karşı o kadar büyük bir aşk duymaya başlıyordum ki dünya gözüme gözükmüyordu. Yalnız kavgaları, kavgalarda yeneceğimiz düşmanları düşünüyordum.
Bir ara babam, anam hatırıma geldiyse de çabuk unuttum. Tevekkeli atalar: "Türk ata binince babasını bile tanımaz." dememişler midir?