İnsanoğlu kesilmemiş kavun, karpuz gibiymiş. Kavunun, karpuzun tadını almak için kesmek, bir insanı tanımak için de onunla aynı yastığa baş koymak gerekiyormuş.
“Seni ne zaman görsem sesim kesiliyor, dilim tutuluyor, ince bir alev tüm gövdemi dolaşıyor, içimden fışkıran bir kükreme ve karanlık kulaklarımı gözlerimi dağlıyor.” Avrupa tıbbında aşk denen hastalığın en iyi tanımı budur hâlâ.
Kitabı çok büyük heyecan ve beklentiyle almıştım fakat beklentilerimi ne yazık ki karşılamadı. Konu gerçekten dikkat çekici lakin işlemeyi pek becerememişti yazar. Daha önce okuduğum “incir kuşları” kitabında tatmış olduğum lezzet neredeyse yok gibiydi. Hikaye çarpıcı anlatış ne yazık ki vasattı. Bir Zülfü LivanEli