Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

猫 Neko

Konuşma sırası, arazi kavgasını anlamsız bulan yaşlılara gelmişti. “İnsanlar toprağa sahip olamaz.” “Merak etmeyin, toprak sonunda bize sahip olacak.”
Sayfa 113Kitabı okudu
Reklam
Münevver Hanım endişeyle ona baktı. “Ben gerçek bir lokomotif gibi lokomotif istiyorum,” diye tutturdu. “Biçim benim için çok önemli. Pastaya benzeyen bir pilav yemem, tornavida biçimli patates kızartmalarına dokunmam! Midye kabuğuna benzeyen çikolatalardan hep uzak dururum. Umarım, bu yaptığınız şey bir trene benzer!” Burak Bey gülerek, “Kaçınılmaz olarak öyle olacak,” dedi. “Eğer lokomotif yapmak istiyorsanız, sonunda çamaşır makinesinden çok trene benzeyen bir şey yapmak zorunda kalırsınız.” İlyas bu cümleyi de çok beğendi. Özenle defterine yazdı.
"Öyle zamanlar geldi ki,” dedi, “yolculuğa eşekle giden, arabayla dönmeye başladı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Bu mevsimde patatesler, bol bol konuşuyorlar ama boş konuşmuyorlar. Yıl boyunca toprak altında düşünüp, hikâye biriktiriyorlar. Gevezeler, ama akıcı dilleri ve üslupları var. Halk, ağızlarının içine bakıyor. Kimse, ‘çok konuşuyorlar’ diye, İlyas’ı suçladıkları gibi suçlamıyor onları. Çok şey öğreniyorlar onlardan. Dinozorların evrimleşmesi sonucunda kuşların oluştuğunu, patateslerden öğrenmişler. Lavantayla karabaş otunun aynı aileye mensup olduğunu da...
“Ha anladım, öbür taraf. Dünyanın tersi!” demişti. “Yani, burada olan şeylerin tersi oluyor orada.” “Ne gibi?” “Ne bileyim; ağaçlar çiçek açacağına, çiçekler ağaç açıyor; otomobiller uçuyor, okullarda ders yerine eğlence var. Öğrenciler eğlenmekten zaman bulabilirlerse, gizli gizli kitap okuyorlar. Her çocuğun günde en fazla iki saat çalışma hakkı var. Zorunlu Eğlence Saatleri’nde kitap okumak, matematik problemi çözmek, tarihi konularda bilgilenmek falan yasak.” Meltem suratını ciddileştirerek susmuş ve, “Anlıyorum,” demişti. Öteki tarafın nasıl bir yer olduğunu hayalinde canlandırmaya çalışmış, sonra da İlyas’ı soru yağmuruna tutmuştu. “O zaman, bulutlar gökyüzünde değildir orada, değil mi?” “Elbette ki değil. Yerdeler. Zaten yağmur da yerden yukarı doğru yağıyor. Yağmurdan sonra, yürürken ayağın yerdeki gökkuşaklarına takılıyor. Hastaneler gökkuşakları yüzünden düşüp, kolunu bacağını kırmış insanlarla doluyor. Allah’tan yerlerde bulutlar var. Düşünce, bu yumuşak şeylerin üstünde buluyorsun kendini. Tabii şanslıysan. O zaman incinmiyorsun.”
Reklam
İhtiyar (köpek), keyifle kuyruğunu sallayarak havayı koklamaya devam etti. Yaklaşan, içi geçmiş patlıcan dolması kokusu olabilir miydi? Belki de ıslak bir kedi? Patates yiyen köstebek olmasın? Geçmişten gelen bildik kokulardan olduğu kesindi. Yeni yıkanmış İran halısı ile dibi tutmuş nohut yemeği kokusu arasında bir şeydi.
"Belki de aşk dediğin, sevdiğin kişiyi mutlu etmek kadar basittir."
Yaşadığı için insanı mutlu eden tarzda bir sabahtı.
Bir yemek, yalnızca bir yiyecek değil, birçok şeyin toplamıdır. Bulunduğun yerin atmosferi, kiminle birlikte olduğun, yarattığınız anılar. Mükemmel bir yemekle ilgili bir araya gelmiş tüm doğru şeylerin toplamından doğan özel bir sıcaklık vardır.
Sayfa 164Kitabı okudu
Reklam
- Ingilizler daha mı akıllı? + "Kesinlikle," dedi Sophie, dudakları seğirerek. "Biz, gelişmiş kaslar ve çekici görünümle birlikte biraz beyin de ararız."
Orada çok ince bir çizgi olması bana çok ilginç geliyor. Birbirinden ayrı yaşayamayan bir çift, nasıl oluyor da sonradan ayrılırken ekmek kızartma makinesini kimin alacağını tartışır duruma gelebiliyor?
Üstesinden gelirsin. New York gibisi hiçbir yerde yok. Ama burada yalnız kalmak çok kolaydır. İsimsiz biri olursun.
Mutfaklar, içinde bulunmak için iyi yerlerdi. Onların içindeyken nerede olduğunu biliyordun.
"Bugün 86.400 saniyen var. Bunun birini bile gülümsemek için kullandın mı?"
410 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.