"Dâr-ı dünya ey birader köhne mihmânhânedir,
Dîl veren virâneye, uslu değil dîvânedir,
Bir mukîm kimse bulunmaz hâne-i eflâkde,
Cümle halk ehli sefer, âlem misafirhânedir"
Üsküdarlı Ahmet Calaleddin Dede
Kimi geberiyor kimi ölüyor kimi de rahmet-i rahmâna kavuşuyordu. Yaşayış şekillerimiz kelimelere ne kadar da çok sirayet etmişti. Gerçi insan dediğimiz varlık da kelimelerden ibaret değil miydi?
Istırabını dile getirebileceği bir dilden mahrum kalan kişi suskunluğa teslim olur. Kelimelerin kifayetsizliği, maruz kalınan şiddete verilebilecek tek olası cevap olan sessizliğin boyutunu belirler.
"İnsan en çok sessizlikte kendisine hakim olabilir, " diye yazar başrahip Dinouart. "Bunun dışında dağılır, tabiri caizse konuşarak kendini yok eder gibidir. Öyle ki, artık kendine olduğundan çok başkalarına aittir."