Eline silahı alan herkes kendini yenilmez hissediyordu. Oysa ki silahı tutan kişinin de tek kurşunluk canı vardı. Tabi, namlunun bu tarafında olmadığı için bunu anlayamazdı.
"Taş atamasak da Allah'a taşı elimize aldığımızı söyleyeceğiz. Onu atacak kuvvetim olacak mı hiç bilemedim ama elimdeki taş hangi safa ait olduğuma nişanedir."
Bu haşyetli daveti sahiden duyuyor muydum? Ezan, bir efsane değil de gerçek miydi? Bu topraklar da bunu işitiyor muydu?
Bunca yıldır el altından ulaştığımız takvimlerle, tayin ettiğimiz vakitlere artık böyle güzel bir davetle mi icabet edecektik?