Bütün hayatım söylenenleri bir türlü anlamadığım bir uğultu gibi geçti.
Ve edebiyat, söylediği yalanlarla kendimi içinde bulduğum efsunlu bir bahçe, mahalledeki terkedilmiş o tekinsiz ev, birinden öbürüne koştugum ışıltılı bir cümbüştü. Ben bu şenlikleri çok sevdim.
Asla adapte olamadığım, nerede ne yapacağımı, işin ilginci bazı durumlarda hangi duyguya kapılmam gerektiğini bile öğrenemediğim bu yeryüzü sokağında mahallenin delisi gibi dolandım. Sonunda beyaz tavşanı gördüm. Açılan her kitabın kapağıyla bambaska dünyalar keşfettim.
Selam olsun okudukça hayatımızdan geçen o edebi insanlara. (tekrar okudukça bir daha rastladıklarımıza - ve ivan karamozov'a)