Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Osric Tortellini

Sevdiğin kadını sokaktaki kadınlardan ayıran anlamı sen ona kattın.
Reklam
"Modern yaşam ölümü unutturur" der Ahmet Hamdi Tanpınar ...
Tüketim toplumunun insanlara bir diğer maliyeti de yaşam hızındaki bir artış olarak görünmektedir. Fresno'daki Kaliforniya Devlet Üniversitesi'nden psikolog Robert Levine, ülkeler endüstrileştikçe ve ticarileştikçe yaşam hızının arttığını göstermek üzere, altı ülkede şehrin caddelerindeki ortalama yürüyüş hızından, posta memurlarının ortalama konuşma hızına kadar her şeyi ölçmüştür. Buna göre, Japon şehirlerinde yaşayanların hızı en yüksek değerdedir. Onları Amerikalılar, İngilizler, Tayvanlılar ve İtalyanlar izlemektedir. Endonezyalılar hepsinden daha yavaş hareket etmektedirler. Başka bir deyişle, ülkeler zenginleştikçe aceleleri artmaktadır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir Wall Street bankacısının New York Times'a anlattığı gibi, "Net değer, kişinin kendine verdiği değere eşittir." Bir şeyler satın almak hem kendini beğenmenin bir kanıtı (bir şampuan reklamında "Ben buna değerim" sözleri geçmektedir), hem de toplum tarafından kabul görmenin bir yoludur. Bu yüzyılın başındaki iktisatçılardan Thornstein Veblen'in "maddi görgü" diye tanımladığı şeyin bir işaretidir. Fazla tüketim, bu kabul görme arzusuyla güdülenmektedir: Doğru giysileri giymek, doğru arabayı kullanmak ve doğru semtlerde yaşamak, kısaca "Ben iyiyim ve gruba dahilim" demenin yollarıdır.
Bundan 23 yüzyıl önce Aristoteles, istekler tatmin edildikçe yerlerine yenilerinin nasıl geldiğini, "insanoğlunun hırsı doymak bilmez." diyerek açıklamıştır. Bu gözlem, ekonominin ilk kuralını oluşturmaktadır ve insan deneyimlerinin çoğuyla da doğrulanmıştır. İsa'dan bir yüzyıl önce, Romalı düşünür Lucretius şöyle yazmıştır: "Meşe palamutlarından aldığımız zevki kaybettik. Böylece yeşilliklerle çevrili ve yapraklarla dolu o sedirleri (de) terk ettik. Bu yüzden vahşi hayvanların kürklerini giymenin modası geçti... Dün deriler, bugünse mor (Mor, kraliyeti simgeleyen bir renk olduğu için seçilmiştir. (ç.n.) ve altın. Bu tür şeyler insan yaşamını acılaştıran ucuz aksesuarlardır."
Reklam
Wall Street Journal, Hint evlerinde Hindistan'ın düzinelerce dilinden reklam yayını yapan 14 milyon televizyonla alay etmektedir: "Tevazuya ve tasarrufa inanan geleneksel muhafazakar Hintli, giderek yerini harcadığı oranda özgür düşünen yeni bir nesle bırakıyor."
Hızla artan tüketicilik, ABD'de yapılan kamuoyu araştırmalarında daha çarpıcı şekilde gözler önüne serilmektedir. 1967-1990 yılları arasında üniversiteye, eğitimin "mali açıdan çok iyi durumda olmak" için gerekli olduğuna inanarak girenlerin payı % 44'ten % 74'e yükselmiş, "anlamlı bir yaşam felsefesi geliştirmek" için gerekli olduğuna inananların payı ise % 83'ten % 43'e düşmüştür.
Laissez-faire (bırakınız yapsınlar) ekonomi politikaları ve yeni yeni uluslararası hale gelmekte olan borsa ve tahvil piyasaları, zenginler arasında tüketim toplumunun orta kademelerinde "alabildiğin zaman al" sarhoşluğuna dönüşen bir kolay para heyecanı yaratmıştır. ABD'de bariz tüketim, Kükreyen Yirmiler'den bu yana hiç bu kadar yüceltilmemiştir. On yılın bitiminde, tüketiciler evlerini ve garajlarını üçüncü arabalarla, deniz motorlarıyla, ev içi eğlence merkezleriyle ve jakuzilerle doldurdukça, yüksek düzeylere doğru tırmanma konusunda kişisel borçlar ulusal borçlara uyum sağlamıştır. 1978-1987 yılları arasında Jaguar marka otomobillerin satışı sekiz kat artmış ve kullanılmamış kürk manto satın alanların yaş ortalaması 50'den 26'ya düşmüştür. Amerikalılar, sahip olduklarını korumak için özel güvenlik korumalarına ve hırsız alarmlarına, vergi yoluyla toplum polisi için yaptıklarından daha fazla harcama yapmışlardır.
Dünyadaki yoksullar -yaklaşık 1,1 milyar kişi- aile bireyi başına yılda 700 dolardan az kazanan ailelerden oluşmaktadır. Bunların çoğu kırsal bölgelerde yaşayan Afrikalılar, Hintliler ve diğer Güney Asyalılardır. Neredeyse yalnızca hububat, kök mahsulleri, fasulye ve diğer baklagilleri yemekte ve çoğunlukla temiz olmayan suları içmektedirler. Barakalarda ve kulübelerde yaşamakta, ulaşımlarını ise yürüyerek sağlamaktadırlar. Eşyalarının çoğu taş, ahşap ve çevreden elde edilebilen yerel maddelerden yapılmıştır. Dünyadaki insanların bu beşte birlik en yoksul bölümü dünya gelirinin yalnızca % 2'sini kazanmaktadır.
Tuhaftır ki yüksek tüketim, insan ilişkilerinde de karışık bir lütuftur. Doksanlarda yaşayan insanlar, büyük büyükbabalarının yüzyılın başında olduklarından ortalama dört buçuk kat daha zengindirler, fakat dört buçuk kat daha mutlu değildirler. Psikolojik veriler tüketim ile kişisel mutluluk arasındaki ilişkinin zayıf olduğunu göstermektedir.
Reklam
Endüstriye dayalı ülkelerde tüketim artık toplumsal değerlere nüfuz etmektedir. Dünyanın en büyük iki ekonomisinde -Japonya ve ABD'de- yapılan kamuoyu yoklamaları insanların başarıyı, tükettikleri miktarla giderek daha fazla ölçtüklerini göstermektedir.
Bu yeni yaşam tarzı ABD'de doğmuştur ve bunun özünü bir Amerikalı'nın sözleri en iyi şekilde ortaya koymaktadır. İİ. Dünya Savaşı'ndan sonra başlayan ABD refah döneminde satış analizcisi Victor Lebow şunları söylemiştir: "Aşırı derecede üretken olan ekonomimiz... tüketimi yaşam tarzı haline getirmemizi, malların satın alınmasını ve kullanılmasını bir ayine dönüştürmemizi, tüketimde manevi tatmini, egomuzun tatminini aramamızı istemektedir... Bir şeylerin giderek artan bir hızla tüketilmesine, yakılıp bitirilmesine, yıpratılmasına, yenisiyle değiştirilmesine ve hurdaya çevrilmesine ihtiyacımız var."
Son 40 yıldır daha fazla eşya satın almak ve daha fazla "şey" elde etmek, endüstriye dayalı olan Batılı ülkelerde insanların başlıca amacı olmuştur.
Dünyada kişi başına düşen gıda tüketiminin en yüksek olduğu ABD'de insanlar zayıflama rejimleri ve reçeteleri için yılda 35 milyar dolar harcıyorlar.
En acıklısı da çılgın tüketim ekonomilerinin insanları mutlu edemediğini, komşuluk ilişkilerini ve aile içi ilişkileri sildiğini, sosyal dayanışmayı tırpanlayıp, insanları topluma ve doğaya karşı yabancılaştırdığını öğrenmemiz.
87 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.