Birden fazla tekniğin bir arada kullanıldığı akıcı bir eser. Kahraman (birinci tekil şahıs) bakış açısı ile tanrısal (anlatıcı/hakim) bakış açısını harmanlayan yazar, monolog ve diyaloglarla olay örgüsünü kurmakta. Esasen kendisinin de ifade ettiği gibi okurun burada bir olay yok diyebileceği tarzda olmuş. Buradan da anlaşıldığı gibi yazarın hikâye ile okuyucu arasına girerek açıklama yaptığı da olmuştur. Ancak buna çok az başvurmuştur hatta çoğu zaman okuyucuya doğrudan seslenmeden yine diyalog içinde yer vererek denemiştir. Yazar betimlemelere neredeyse hiç yer vermemiştir. (Dolayısıyla kahramanlar ve mekanlar için hayal gücünüze daha çok ihtiyaç duyacaksınız). Felsefe öğretmenliği yapmış olan yazarın eserinde varoluşçuluk felsefesinin ve romantizm akımının etkileri açıkça görülmekte. Mutluluk, varoluş, yaşam, aşk ve özgürlük gibi konularda felsefi ve psikolojik diyalog ve monologlarla yeniden, yeniden, yeniden sorgulayacaksınız.
Romanın kahramanı Augusto'ya gelince... (kendisi Don Augusto benzeri resmi hitaplardan hoşlanmadığı için ben de böyle seslenmeyi tercih ettim). Babasının erken ölümüyle annesinin aşırı korumacı yaklaşımı ile yetiştirilmiş hukuk fakültesi mezunu varsıl biridir. Annesinin aşırı korumacılığı yüzünden karşı cinsle sağlıklı bir iletişim kuramayan Augusto, yalnızlık çekmekte ve annesinin ölümünden sonra da bu sevgi ve şefkatin yoksunluğunu çeker. Varoluş sorgusunu öyle bir noktaya getirir ki, romanın kahramanı yazarla buluşur ve yazarın varoluşunu sorgular; kimin kurgu, kimin gerçek olduğu konusunda ateşli bir tartışma yaşanır.