Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kafka

Kafka
@ParvinHuseyn
Bildikce Bilinmezi Çoğalan İnsan
Hukuk
9 Mayıs 2003
16 okur puanı
Ekim 2021 tarihinde katıldı
Hıristiyanlar ve Yahudiler bir oldular, Müslümanlarsa yüz parça.
Reklam
İnsan fakir olduğunda iyilikleri de hakir oluyo. Ama gücü veya serveti olan kişinin "ayıpları "marifet" sayılıyo, “saçmalıkları "hesaplı söz" olarak dinleniyo, "yerli yersiz ve tiksinti uyandırıcı geğirmeleri felsefe, bilim ve din biçiminde anlaşılıyo; hatta "soğuk ve patavatsız şakalar"ı, orada bulunanların gülmekten bağırsaklarını söküyo!
78 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 saatte okudu
Salam.
Ali Şeriati
Ali Şeriati
nin oxuduğum 3-cü kitabıdır. Bu kitabını da digərləri kimi çox bəyəndim.
Ali Şeriati
Ali Şeriati
nə qədər dini əsas alaraq yazsada əsərlərində hər mövzuya toxunur. Əsərlərində həmişə qəribə canlılıq olur. Hazırda “Eşekleşdirme” demək olar ki, bütün sahələrdə mövcuddur və bunu görə bilənlər/hiss edənlər yox səviyyəsindədir. Görənlər də məsələyə etinasız yanaşır, qorxur və ya başqa səbəblə qarşı çıxmır/mücadilə etmirlər. Müsəlmanların çoxu namaz, oruc, həcc və ya digər ikinci plan (mən belə düşünürəm) ibadətlərlə başlarını qatır, əsas olan cihad, zülmə qarşı çıxma, ədalət və b. - islamın təməl ibadətlərini yerinə yetirməməkdədir. İslam görə toplum bütöv bir orqanizmdir. Yəni hər kəsin bir-biri qarşısında öhdəlikləri vardır. Müslimlərin çıxış yolunun Quranı bəlağətlə/təcvidlə oxumaq deyil, düşünərək oxuyub həyatında tətbiq etmək olduğu fikrindəyəm. Nə qədər ki, ağlı rədd edəcəklər həmişə tağuta qulluq edəcəklər.(Quran 10/100) “Din, siyasət, sosyologiya ilə maraqlananlara şiddətlə tövsiyə edirəm.
Bilinç ve Eşekleştirme
Bilinç ve EşekleştirmeAli Şeriati · Fecr · 20131,081 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ali Şeriati'nin Duası
Ey Rabbim! Alimlerimize sorumluluk, müminlerimize aydınlık, aydınlarımıza iman, tutucularımıza anlayış, anlamışlarımıza tutuculuk, uyumuşlarımıza uyanıklık, uyanıklarımıza irade, dindarlarımıza din, şairlerimize şuur, araştırmacılarımıza hedef, umutsuzlarımıza umut, zayıflarımıza güç, oturmuşlarımıza kıyam, donup kalmışlarımıza hareket, ölülerimize hayat, körlerimize görüş, suskunlarımıza feryat, küfürbazlarımıza edep, halkımıza özbilinç ve izzet bağışla. Allahım! Bana yenilgide çabalama, umutsuzlukta sabretme, yoldaşsız yürüme, silahsız savaşma, ödülsüz çalışma, dünyasız din, isimsiz yücelik, ekmeksiz hizmet, riyasız iman, gösterişsiz iyilik, hevessiz aşk ve halkın kalabalığı arasında yalnızlık nasip et.
Eşekleştirme metotlarının birisi doğrudan, diğeri dolaylıdır. Doğrudan eşekleştirme, zihinleri cehalete veya onları saptırmaya zorlamak yani zihinleri cahilliğe, sapıklığa ve azgınlığa sürüklemektir. Dolaylı eşekleştirme ise zihinleri büyük, acil ve hayatî olan haklardan ayırıp onları süslemek suretiyle küçük, önemsiz ve aciliyeti olmayan haklara yöneltmektir.
Reklam
Çevremizde oluşan gerek bireysel, gerek toplumsal, gerek ilmî, gerek edebî şekildeki her mesele, sanat, felsefe, estetik, din ve dinsizlik ile ilgili her mesele eğer insanî bilinç yani kendini anlama yolunda ve toplumsal bilinç yani zamana, topluma ve kendine karşı sorumluluk hissetme yolunda olmadığını görürse adı ve unvanı ne olursa olsun, ne kadar hak ve kutsal olursa olsun eşekleştirmedir. Ya eski tip eşekleştirme ya da yeni tip eşekleştirme.
Her ülke ekonomik bakımdan ne kadar geriyse onunla ters orantılı olarak lüks harcama bakımından o kadar ileridir.
"Bir toplum kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez." Yani insan tarihsel kaderini ancak kendisini değiştirmesi halinde değiştirebilir. Bunun parayla, bedenle, makamla alâkası yoktur. Sadece insan olmasıyla ilgisi vardır.
İnsan, kendi yazgısına binebilecek güçte bilinçlidir. O kimdir? O, Saint Helen adasında "Dalgalara esir düşmüş bir tahta parçası gibiyim." diyen Napolyon değildir. O, beşinci senfonisi, kaderin insan parmaklarının ezip ufaladığı inilti sesi olan zayıf, sağır ve hastalıklı Beethoven’dir. Evet, bu onun gücüdür, bu insanın gücüdür.
Alim, kendisini, toplumu ve zamanı bildiğini sanır. Halbuki o, sadece bir bilgindir.
Reklam
Allah'ın nimetlerine zavallılıkları ve talihsizlikleri ölçüsünde şükrederler! Bu eşekleştirici şükür neyin nesidir? Bu, bilinçli şükrün, nimetin farkında olarak edilen şükrün tam tersidir. Bu, nimetten gafil olmaktır, mahrumiyetten habersiz olmaktır. Bu, ellerinden aldıkları nimetleri bilmemek, onlardan gafil olmaktır. Sürekli olarak “Allah'ım, bundan daha beteri olmadığı için sana şükürler olsun!" derler. Her zaman senden aşağıda olanlara bak. İyi de karar böyleyse başka birisi niçin ileri gitsin? Madem karar böyle; biz Afganistan'a bakalım, Afganistan Yemen'e baksın, Yemen Mozambik'e baksın. O zaman niçin yerimizden kıpırdayalım? Böyle bir şükür, gerileme felsefesidir, büyük bir felakettir.
Bilgi dininin, hak dinin sağladığı bilinçli şükür, insanın en büyük bilinç göstergesidir. Bu da insanın öz değerlerinden haberdar olmasından ibarettir. Nimete şükreden insan o nimete karşı bilinçlidir. Fakat sapık din felsefesinin bahsettiği şükür, zavallılık şükrüdür, bedbahtlık felsefesinin şükrüdür.
Sayfa 54 - Bu şükür, "Allah'ımıza şükürler olsun ki kulağımız koltuğumuz altında değil." diyen zavallının şükrüdür. (Zavallının başka hiçbir nimeti yok. Allah'a şükretmek için ille de bir şeylerin ardına düşüyor.)Kitabı okudu
Bir evde yangın varken -iyi dikkat edin- seni namaza ve Allah'a dua etmeye çağıran kimsenin daveti haince bir davettir.
Eşekleştirme için, kötülükler seni ürkütmesin, olman gereken yerde bulunmadığını anlamanı sağlamasın diye seni sürekli kötülüklere davet etmezler. Davet şeklini senin tipine göre seçerler. Bazen seni güzelliklere de çağırırlar. Büyük bir hakkı, bir toplumun ve bir insanın hakkını çiğnemek için bazen seni başka bir hak ile ilgilenmeye davet ederler. Bir hakka yardım ederek başka bir hakkı çiğnerler.
Bizim ayırt edemediğimiz talihsizliğimiz, zihni düşünmesi gereken şeyden yani insan olarak "benim" kaderimden ve toplum olarak bizim kaderimizden gafil bırakmak için bizi genellikle çok ileri, büyük ve saygın, hatta çok mutluluk verici şeyleri düşünmeye davet etmeleridir. Bu yüzden aldatıcı olur ve biz onu fark edemeyiz. Bu nedenle bir yerde şöyle demiştim: "Eğer sahnede değilsen, istediğin yerde ol." Hedef, sahnede olamamak şartıyla istediğin yerde olmandır. Eğer bir yerde hazır bulunman gerektiği halde orada değilsen, artık istediğin yerde bulunabilirsin. "İster içki sofrasına oturmuş ol, isterse namaza durmuş ol; ikisi de birdir."
150 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.