Palto
Öykünün başlangıcında tanıtılan karakter, sonrasında yazılacak olan birçok esere ve o eserlerin yazarlarına ilham olmuş, aşina oldugumuz bir karakterdi. Hatta tanıdık biri. Yazmaktan başka hiçbir dünyevi zevki olmayan Akaki'nin, palto için yanıp tutuşmaya başlaması her insanın içinde olan, bazen manasızca ve yersizce ortaya çıkan tutkudan oluşmuş ateşin simgesi gibidir. Paltoya sahip olunduktan sonrası ise bastırılmış duyguların tezahürü gibidir. Kitabın gidişatıyla ilgili düşüncelerimi ekşi sözlükte bir kullanıcı bu sözleriyle en iyi şekilde özetlemiş "hayatta iki trajedi vardır: istediğin şeye sahip olamamak ve istediğin şeye sahip olmak. ikisi arasında kurulamayan dengeden doğan bir trajedi." Kitabın sonundaki ruhani unsurlar ve finali oldukça hoşuma gitti. Ve bürokrasiye dair eleştirilerle birlikte hepimizin farkında olmadan hayatımızın hatırı sayılacak kadar büyük bir kısmını bir palto(!) edinmek için mi debelenerek geçirdiğimiz sorusunu aklımda bıraktı.