Çünkü ıstıraplardan uzak olduğumuz sırada, oynak arzular aslında hiç de var olmayan bir mutluluk yanılsaması yaratır bizde ve bizi bu yanılsamanın izinden gitmeye ayartır. Böylelikle acıyı üstümüze çekeriz, yadsınamaz bir gerçekliği olan acıyı. O zaman, yitip giden, heba edilen bir cennet gibi ardımızda kalan o hiçbir acımızın olmadığı duruma feryat ederek, olmuş'u, olmamış yapabilmeyi isteriz boş yere. Sanki kötü bir deymon, gerçek mutlulukların en büyüğü olan acısızlıktan bizi hep dışarı çekiyor gibidir; arzuların aldatıcı imgeleriyle.
Stendhal'i kıskanıyor olabilir miyim? Beni kesinlikle yapabileceğim en iyi ateist şakadan mahrum etti: "Tanrı'nın tek özrü, var olmayışıdır..." Ben de bir yerlerde şöyle demiştim: Varoluşa şimdiye kadar en büyük itiraz neydi? Tanrı...
Belli bir yaştan sonra insanlar tekrar ergenliğe giriyor gibi geliyor ergenlikten çıkmakla tekrar girmek arasında da sanıyorum ki çok kısa bir süre var yani insan esasında çok kısa süreliğine mantıklı davranıyor (gibi).