Ve o an aşkın ne işe yaradığını anladım.
Aşk hayatta kalmana yardım ediyordu.
Anlam aramayı da unutturuyordu. Aramayı bırakıp hayatı
yaşıyordun. Aşk önemsediğin kişinin elini tutmak ve şimdi
ki zamanda yaşamaktı. Geçmiş ve gelecek yalnızca mitti. Geçmiş
ölen şimdiki zamandı ve gelecek hiçbir zaman var olmayacaktı,
çünkü ona ulaştığımızda gelecek zaman şimdiki zamana dönüşecekti.
Şimdiki zaman sahip olduğumuz tek şeydi. Sürekli devinen,
sürekli değişen bir şeydi şimdiki zaman. Ve hercaiydi. Yakalamanın
tek yolu geçip gitmesine izin vermek, onu serbest bırakmaktı.
Diyeceğim o ki; kaseti geriye sardırmak çok daha
mutlu eder insanı bazen çünkü verdiği emeğin karşılığını
sevdiği şarkıyı dinleyerek alacağını bilir. Hayat da biraz
böyledir işte. Çok sevdiğin şeylere kavuşmak istediğinde mutlaka kavuşursun ama kavuştuğunda ortada o eski
senden eser kalmaz. Anlayacağın hiçbirimiz neyin mücadelesini verdiğimizi bilmiyoruz, zaman geçerken biz de
yolculuk sırasına konuyoruz. O yüzden kendini hiçbir şey
için üzme. Hadi eyvallah evlat...
Kimse bu dünyaya kalmaya gelmiyor ama herkes hiç
gitmeyecekmiş gibi uğruna savaşıyor. Şimdi ya da daha
sonra ne fark eder ki? Üç günlük dünyada dört günlük
hesap yapılmaz.
Benim gözümde üç kuruşluk insan ile beş kuruşluk
insan arasında hiçbir fark yoktur. Sonuçta ikisinin de bir
fiyatı vardır ve ben satılık bir insanın fiyatının az ya da
çok olmasıyla ilgilenmem. Sen sen ol kendine asla bir fiyat biçme...
Çünkü insanlık tarihi davetsiz misafirleri sevmezdi; kahramanlarını kendi seçer, ne kadar usandırıcı bir çabaya girerse girsinler hakkı olmayanları acımasızca geri çevirirdi.
Üşüyordum. Üşüdüğümü hissetmek mutlu ediyordu çünkü üşüyorsanız hâlâ hayattasınızdır.
En derin anlamları en düz cümlelerin taşıdığını Üzeyir Amca'dan öğrenmiştim. Düz cümleler üzerine insanlar uzun uzun düşünmezmiş. Onlar alengirli şeylerle uğraşırken, düz cümleler sayesinde hayatlarının çıkış yolunu bulacaklarının farkına bile varmazlarmış. Bunu öğrendiğim günden beri hep düz cümleler üzerinde düşündüm.
Yormadan ama yorula yorula...