Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sd

Birini can kulağıyla dinlemeyeli çok uzun zaman olmuştu. İnsanlar konuştuğunda ta uzaklarda yaralı bir kırlangıç arkadaşlarının birçoğunun öldüğünü ve benim kalanlara yardım etmem gerektiğini bağırıp duruyordu. Sonra kanatlarından süzülen kana rağmen, kısa uçuşlarla gözden kayboluyordu. Ben nerede olduklarını soramıyordum bile.
Reklam
Günün ilk ışıkları yüzüme çarptığında, bütün bir gece boyunca etrafa dağılmış bir kalbi toparlayacağımı düşünmeye başladım.
Ölüm adil bir yargılanmanın ilk duruşmasıdır. Ve sanıyorum annem adalete çokça ihtiyaç duyuyordu. Çünkü hayatı boyunca sorulmamış o kadar çok hesap vardı ki…

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ameliyattan dört ay sonra bir ikindi vakti annem gitti. Hem de o kadar acele çıkmıştı ki evden, hiçbir zaman yanından ayırmadığı kahverengi çantasını bile almamıştı. İçinde ev anahtarları, asık yüzlü bir fotoğrafının olduğu nüfus cüzdanı, ortadan çatlamış el aynası, babamın olduğu kısmı kesilmiş bir aile fotoğrafı ve kötü günler için gizlediği duaların olduğu kahverengi çantasını yanına almadan çıkıp gitmişti evden.
Bazen düşünüyorum da hayatım boyunca söylemeyip de vazgeçtiğim şeyleri söyleseydim ne değişirdi acaba? Hayatın akışında ne kadar farklılıklarla karşılaşırdım? Yoksa kader dediğimiz şey o anda yaptığımız anlık, küçük tercih midir?
Reklam
Susuyorduk, arada iki üç kelime edip sessizliği bozuyorduk. Çünkü uzun konuşmaya başlarsak, cümlenin sonunu getiremeden ağlayacağımızı biliyorduk.
Hüzün ve acı bir annenin bakışlarına kadar indiyse onun kat kat fazlasını yaşıyor demektir. Çünkü bir annenin çocuklarına bakarken gizleyebileceği hüznün boyutu çok geniştir.
İnsan çokça hayat ve bir de ölümdür… hayat hayat hayat hayat hayat hayat hayat hayat hayat hayat hayat hayat hayat ölüm hayat hayat hayat hayat hayat hayat hayat hayat hayat hayat hayat hayat hayat
Dünya üzerime yıkılıyordu ve yıkıntıların arasında kimsenin sesimi duymayacağını düşünüp, kaderimi sessizce bekliyordum.
Bu gidişin dönüşü olmayacağını adım gibi biliyordum. Bir zamanlar içten gülüşlerle dolu evimiz, bir süre gürültüye hapsolmuştu ve artık eksiliyorduk.
Reklam
Gülümsemelerimiz bir bir gidiyordu. Daha az gülen, genelde asık bir suratla evde oturan, az konuşan insanlar olmuştuk. Uzun süre konuşmak cesaret istiyordu artık. Gerekli şeylerin dışında sohbet konusu açmaya uğraşanlara garip bir gözle bakılıyordu; “Bu da nerden çıktı şimdi?” der gibi.
Elimdekilerden kurtularak ruhumu ısıtmaya çalışıyordum. Kısa süreli de olsa, bunun sıcaklığını hissedip bir parça gevşemeye çalışıyordum. O gece de annem gelmedi. Gittiği uzun yolculuktan geriye dönmesi mümkün değildi.
Öğrenmek istiyordum. Hayatımda yanlış giden şeylerin doğrusunun ne olabileceğini bilmek istiyordum.
Ne garip insan doğruların ne kadar farkında olursa olsun kendisini kandırabilme gücünü asla yitirmiyor.
Kendimi dışarıdan gelen etkilere karşı koruyabilmek için inşa ettiğim kaleler her geçen gün yıkılıyordu. Büyük bir tehlike çok yakınıma kadar gelmişti sanki. Korunaksız hale geliyordum. Teorilerim, varsayımlarım, çıkarımlarım, beklentilerim bir bir çöküyordu. Bütün bunlara rağmen her şeyin yolunda gittiği şeklinde kendime telkinler verebiliyordum.
1.685 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.