Kırmızı Pazartesi
Başından beri sonu belli olan ama yine de merakla okuyabileceğiniz bir kitapla geldim bugün. Nobel ödüllü yazar Gabriel Garcia Marquez gençliğinde geçirdiği kasabada tanık olduğu gerçek bir olayı - namus cinayetini yıllar sonra roman olarak kaleme almıştır.
Ortada işlencek bir cinayetin olduğu gün gibi ortada ama kimse engellemek için hiçbir şey yapmıyor. Katil, maktul,cinayet silahı en başından beri belli lakin kasaba halkı durdurmak için bir şeyler yapmak yerine tiyatro izler gibi izliyor
Cümlelerin ağırlığı ve 100 sayfalık bir romanda olabilecek karakter sayısının sınırı aşması kitabı okumayı zorlaştırsa da ilettiği mesajları düşünerek okursak daha etkili olur. Bazen kimin neyi anlattığını kimin kim olduğunu anlamak için bir düşünüp arka sayfalara tekrar baktım ne yalan söyleyeyim. Ama yazarın yazım uslübüne “Yüz Yıllık Yalnızlık” eserinden az çok alışkın olduğum için kitabı bitirebildim.
Kitap en başından beri spoiler verdiği için bunu çekinmeden sormak istiyorum. Okuyanlar cevaplasın lütfen. Sizde de Santiago Nasar masum izlenimi oluşturdu mu?
” Bana bir önyargı verin, dünyayı yerinden oynatayım.”
” Bu kadar acımasız olma,“ demişti ona Santiago nasar. “Onu insan olarak düşünsene.“