Olayların nesnel olarak ve gerçekte ne oldukları değil, bizim için, bizim kavrayışımız açısından ne olduklarıdır bizi mutlu ya da mutsuz kılan: Epiktetos da bu söyler:"İndanları huzursuz eden olaylar değil, olaylar hakkındaki görüşleridir."
Çünkü en yüksek , en çeşitli en kalıcı hazlar, zihinsel hazlardır; gençliğimizde bu konuda ne denli çok yanılsak da bu hazlar zihinsel güce bağlıdırlar. Buradan, mutluluğumuzun ne olduğumuza, bireyselliğimize ne denli bağlı olduğu anlaşılıyor; oysa bu konuda çoğu kez akla gelen, yalnızca yazgımız, neye sahip olduğumuz ya da neyi temsil ettiğimizdir. Ama yazgı iyileşebilir: Ayrıca, iç dünyası zengin olan bir kişi yazgıdan çok şey beklemez; buna karşılık bir aptal, sonuna dek bir aptal olarak, bir hödük olarak kalır...
Ben artık anladım ki sende sevdiğim,sende bulmak istediğim şey,Ştolts'un bana gösterdiği,onunla birlikte kurduğumuz şeydi.Olan bir Oblomov'u değil,olacak bir Oblomov'u sevdim.