Hayatın en ilgisiz görüntülerinde bile, düşünceyle yüklü olan gözümüz, tıpkı klasik bir trajedi gibi, olaya katkısı olmayan bütün görüntüleri eler ve sadece hedefi anlaşılır kılabilecek olan görüntüleri tutar.
Ne diyordu yaşlı Kavafis? Bu şehir arkandan gelecektir, diyordu, başka bir şey umma, bineceğin gemi yok, çıkacağın yol yok, ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte, öyle tükettin demektir bütün yeryüzünü de.
Bütün gece ayakta olan birinin canının sıcak bir şeyler istediği saatti… gazetelerin mürekkep koktuğu, günün gürültülerinin ilk parçalarını gönderdikleri saatti. Gündoğumuydu ve geceden kalan her şey yanımdaki bu tuhaf kızın gözlerinin altındaki iki gölgeydi.
Mevsimler, geceleri, insanların haberi olmadan değişir, biz şimdi onunla oluşan sessizliğe denk bir yüceliğe şahit oluyorduk. Olmayacak hiçbir şeyin olmadığı bir geceydi bu..
Boşluğa selam verilen, yanılgı içinde hükme varılan yarım yamalakların dünyasında yaşıyordu. Bu dünyada, yetersizlik ve yanılgı, güveni azaltmaz; aksine artırır.
Aslında aşkta sevincin etkisiz hale getirdiği, gizli bir güce indirgediği, ertelediği, ama- istediğimizi elde etmesek, uzun süredir zaten olacağı gibi- her an çekilmez olabilecek, daimi bir ıstırap mevcuttur.