Spinoza, Etika’da ne der? “affectus, qui passio est, desinit esse passio simulatque eius claram et distinctam formamus ideam.” Yani bize acı veren duygular, onun berrak ve kesin bir resmini çizdiğimiz anda acı olmaktam çıkar.
Kendisine dürüst ve Tanrı’yla arasındaki misaka sadık kalmayı başarmış bir insanın ruhu, iç bütünlüğe sahiptir. Böyle bir ruh, uzaktan daima göz kamaştırır.
Sevgi, zekayı büyüten tek duygudur. İnsan kalbiyle kendisine değecek, onu kendi varlığı içinde doğru bir biçimde görecek, onunla olacak birini arıyor. Sevginin içimize girmesine izin vermemiz gerek. Gözlerinde ışıltıyla bize bakmakta olan kişinin bu sevgisini ne kadar alıyoruz içeri? Onun bizi sevmesine izin verebiliyor muyuz? Bu dünyada insanın uğrayacağı en büyük kötülüklerden biri, kayıtsız kalınmaktır. Görünmez ve duyulmaz olmak. Biri varlığımıza bir yankı, acımıza bir cevap versin isteriz. Bazı yaralar iyileşmez, sadece anlaşılmak ister. Ancak anlaşıldıklarında geçip giderler, hatta başkalarının acılarını ifade edebilmeleri için bir kanal oluşturarak. Vermek almaktır.