Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İbrahim

Bırakmazsan peşini, israfın ve şehvetin, Haber vereyim sana, dilenci gideceksin.
Reklam
Sen onu Tanrım, aşkla yarat, şehvetle yarat; Amber gibi koksun, saçlarını sümbülce uzat; "Günah bakma" de sonra, anlamı ne bunun, "Doldur kadehi, tersine tut, dökme fakat."
Sayfa 109Kitabı okudu
Medresede yitirdiğimiz günleri, Meyhanede ararız, uğraşır dururuz biz.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Değişme adet olan dünyada. Dolaş güzelle, boğul sevdada. O ilkle, en sona aklin yetmez, Seviş ve iç, ne gerek var feryada.
Bu zamanda az dostun olsun daha iyi, Herkesle uzaktan hoş beş edip geçmeli.
Reklam
Fahişeye demiş şeyh, "utanmaz kadın Sarhoşsun, onun bunun kucağındasın." "Dogru" demiş fahişe, "ben böyleyim; peki sen? Bakalım şu göründüğün adam mısın?”
Nice bilginler geldi, neler buldular? Dünyada mum gibi ışık oldular. Hangisi yararak geçti karanlığı, Bir masal anlattılar ve uyudular.
Devlete benzer güzellik :)
Yıkılır bir gün saltanatın, yapma güzel! El vermişken fırsat sana, ver bize el. Devlete benzer güzellik, sonu yok onun, Gel gönlümün hakkını veriver, gel.
Aşktır dünya kitabının konusu, içeriği. Aşktır gençliğin sevinci, şiirin şah dizesi. Aşk evreninde hala habersiz yaşıyorsun, Aşktır anlamı yaşamın, öğrenemedin gitti.
Öldük, dünyayı şaşkin bırakıp gittik. Yüzlerce incimiz vardi delinmedik. Sersemliği yüzünden bilgisizlerin, Renk renk düşünceler kaldı söylenmedik.
Reklam
Dünyada bir gün bile özgür olmuş değilim. Yaşamdan bir an bile tad almış değilim. Şu dünyada ömrümce hep öğrenci idim, Hala da işimin ustası olmuş değilim.
Demiş ki bir put kendine tapana: "Neden taptığını bilir misin bana? Kendi güzelliğine vurgunsun sen, Ayna tutuyor gibiyim, ben sana."
Bir selvi gibidir boyum, bir de al yanaklıyım. Ben mi istedim sanki, böyle güzel olayım. Pek güzel bir iş yapmış, darphanenin nakkaşı; Tanrı yarattı beni, söyleyin ne yapayım?
Hiçbir sey hakkinda "onu kaybettim" deme, sadece "geri verdim" de. Çocuğun mu öldü? Onu geri verdin. Karın mı öldü? Onu geri verdin. "Tarlam elimden alındı” Onu da geri verdin. "Ama onu rezil biri benden aldı!" Onu sana verenin senden geri alırken neyi aracı yaptığı, seni niye ilgilendiriyor? Sana başkası bir şey verdiğinde , yolcularin hanlara baktığı gibi, sen de o şey sana ait değilmiş gibi bak.
Gerçekleşecek olan her seyin senin istediğin gibi olmasını arzulama, aksine her şeyin olduğu gibi olmasını iste, böylece yaşamın huzurlu olacak.
Sana ait olmayan üstünlükle övünme. Bir atın "güzelim" diyerek övünmesine katlanılabilir, ancak sen "güzel bir atım var" diyerek övünürsen, bir ata ait olan bir üstünlükle övünmüş olursun. Peki, sana ait olan ne? Görünümleri değerlendirme.
Reklam
Cahil insan sorunun kaynağı kendisi olduğu hâlde başkasını suçlar; insanın eğitimi kendisini suçlamasıyla başlar, kendisini veya başkasını suçlamamaya başladığında ise eğitimi tamamlanmış olur.
Mevlâna’nın cenaze merasimi
Müslüman olan, olmayan, küçük, büyük ne kadar Konyalı varsa hepsi, Mevlâna'nın cenaze merasimine katildi. Müslümanlar, Müslüman olmayanlari sopa ve kılıçla savmaya çalışarak, onlara:"Bu merasimin sizinle ne ilgisi vardir? Bu din sultan Mevlâna bizimdir, bizim imamımızdır." diyorlardı. Onlar da su cevabı veriyorlardı; "Biz Musa'nin, İsa'nin ve bütün Peygamberlerin hakikatini onun sözlerinden anlayıp öğrendik. Kendi kitaplarımızda okudugumuz olgun peygamberlerin huy ve hareketlerini onda gördük. Sizer nasil onun seveni ve müridi iseniz, biz de onun seveniyiz." Mevlana Hazretleri'nin zâti, insanlar üzerinde parlayan ve onlara iyilikte, cömertlikte bulunun hakikâtler güneşidir. Güneşi bütün dünya sever. Bütün evler onun nûruyla aydınlanır. Mevlana ekmek gibidir. Hiç kimse ekmege ihtiyaç duymamazlık edemez. Ekmekten kaçan hiç bir aç gördünüz mü?"
Şemseddin-i Tebrizi, bir gün halkin arasinda, Mevlânâ'nın elini yakalayip öper ve ona: "Dünyanın sarrafı beni anla." diye hitâb eder ve kaybolur. İşte bu kısa görüşmeden yaklaşık sekiz yıl sonra Şems, Konya'ya gelecek ve asil karsılaşma burada gerçekleşecektir.
Kendisine nereden gelip nereye gittiklerini soran muhafızlara Alimlerin Sultanı Şeyh Bahâeddin şu cevabı verir: “Allah’tan geldik, Allah’a gidiyoruz. Allah’tan başka kimsede kuvvet ve kudret yoktur.”