Gerçek hayat kötüdür, acımasızdır. Kahramanlar, mutlu sonlar ve olması gerekenler umurunda değildir. Gerçek hayatta kötü şeyler olur. İnsanlar ölür. Kavgalar kaybedilir. Kötülük çoğu zaman kazanır.
Ne mutlu sana ki, insan olmanın acısını
çekebiliyorsun, bunca yıl da, çektin — ve ben,
yıllar öncesindeki Baban, şimdi, orada, yıllar son-
rasında bulunsaydım, yüzümde göreceğin, artık,
üzüntü değil, yalnızca gurur olurdu.
İnsan olan insan pek az — bunu anladın bun-
ca yıl sonra; bir de şunu: İnsan insan oldu mu,
acı çeker. Bunlan anlaman, senin insan olacağı-
nı gören Baban’m gururlu üzüntüsü ile üzüntülü
gururunu anlamlı kılmıştır sana.
“Onu bir daha görmeyi umuyordu. Her şeye razıydı. Eskisi gibi olmayacak bile olsa onunla oturmaya, onu dinlemeye ve onunla konuşmaya can atıyordu, fakat kapı bir daha açılmadı.”
Yeni yıl için aldığım yeni takvimi yatağımın üstündeki duvara astım. Takvimi hafta hafta işaretledim. Annemin haftalarını yeşil fosforlu kalemle renklendirdim. Babamınkileriyse fosforlu turuncuyla. Her biri için yirmi altı hafta. Eşit biçimde ikiye bölünmüş.
Üzücü olan ne biliyor musunuz? Peki ya benim haftalarım.