Kendi yolculuğumu yapmak için buradayız ; bu yolculukta kendimiz olabilme cesaretini bulmamız kolay değildir , ama kendimiz olmadan yaşamımızdaki hiçbir şey anlamını bulamaz ...
“ Ölümün saati yok . Yanınızdaki kişiye değer verin ; kırmayın onu . Durup , durup sevdiğinizi söyleyin , özel hissettirin . En ufak bir şeyde bitti demeyin , ağlatmayın , üzmeyin . Neden mi ? Çünkü ölümün saati yok ...”
Kendini kabul etmiş ve anlamış olgun insanın diğerlerine kendini kabul ettirme gereksinimi yoktur ; insanlar onun çevresinde kendileri olabilirler ve düşündüklerini rahatlıkla söyleyebilirler . Kendini beğenmiş , olgun olmayan insanın diğerlerine kendini beğendirme , sürekli kendi düşünce ve beklentilerini başkalarına kabul ettirme gayreti vardır ...
Hasret
“ Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli ,
belini sarmayalı ,
gözünün içinde durmayalı ,
aklının aydınlığına sorular sorular sormayalı ,
dokunmayalı sıcaklığına karnının .
Yüz yıldır bekliyor beni
bir şehirde bir kadın .
Aynı , daldaydık , aynı daldaydık
Aynı daldan düştük ayrıldık .
Aramızda yüz yıllık zaman ,
yol yüzyıllık ... ”
Cömertliğim uçsuz bucaksız denizler gibi ,
Denizler gibi derin sana olan sevgim .
Sana ne kadar verirsem , o kadar çoğalıyor bende kalan ,
Sonsuz çünkü ikisi de ...
Ah , Romeo , Romeo ! Neden Romeo ’ sun sen ?
İnkar et babanı , reddet adını !
Bunları yapamıyorsan , bari aşk yemini et ! Et ki ben de Capulet olmaktan vazgeçeyim senin için !