Bin tane yarası var bir tanesine dokunamadım,
Yürüdüğü yollarda bıraktığı izlere tutundum,
Sesinden dinlediğim şarkıları yüreğime mühürledim,
Tenimde bıraktığı dokunuşlara çiçek açtım.
Sözüm bin defa boğazımda düğümlendi,gel diyemedim.
Oysa gelmiş olsaydı tüm yaralarına şifa olurdum.
Ne gel diyebildim ne ben gidebildim.
Içimin en karanlık
köşesine çekildim
sessiz sedasız
saatlerce bosluğa
baktım akan
gözyaşlarımı gizledim,
Sindirmeliydim başka
şekilde o sözlerin
olușturduğu
boğazımda ki
düğümü hiç bir yutkunma çözemeyecekti...
Kaç defa uçurum
kenarı gördüm
gözlerin de,kaç yol
dönüşü rastlaştı
hüzünleri bahtımızın.
Bin defa belki daha
fazla hıçkırığımı
göğüs kafesime
hapsettim sana dahil.
Aynı yorgan altında
üşümüş buz gibi
geceden çıkmış çoçuklugumuz
Kapisı sana açılan bir
köy eviyim sana,
Yıkılmış harabemsi...
Biraz asi,biraz
kara,bulanık,zifiri
karanlık,Bazen çiçekli
bazen kuru dal,bazen
eskimiş uzun bir yol
çizgisi gibi,koyu
gri,mazar başı gibi
bazen yapayalnız.
Sayende kalbimin
yerini hatırladığım bir
güne aymalydı soğuk
sıcak arası bir his
üzerimden geçen,
öldügümü unutum
yeşerdim,filizlendim,
dallandım güz
ayazında,bende ki
adın ne bilmiyorum
hangi ismi koysam
üzerine uymuyor ne
desem diğer adına ihanet oluyor.
Ve bir gün daralan
gögüs kafesimden
özgürlük diledim.
Ne çok zamandır
daralmış dargın
beklemiş nefes
almaya.
Ve o gün geçmişe
vedanın sana mesafe
koymanın vicdansız
bir yanı olduğunu
bilinmez kaç keresi
olduğunu hatırlattım
kendime ve anladim
ki sen o gögüs
kafesimde ki dar
alansın, daralan
sensin,iyisin sen orda
yerim yurdum belli
sayende..
Bıraktım yoluma
serdiğin gökyüzünde
gözüm yok artık,
yoluna çıkan her
çiçeği soldurursun
sen...
Rüzgarına kapılıp
geldiğim yolda
sonunda kuruyan
yine ben oldum.
Ayni durum aynı
Vaziyet arada sadece
bir kaç yıl fark var.
O dönem ki haliyle
düşünce ve tavrı çok
farklı....
Ya o zaman
sevmedin ya simdi sevmiyorsun
hangi dönemde bir
yalanın içindeydim
bilemiyorum....