Fyodor Dostoyevski,insanın ancak acı çekerek olgunlaşacağını söyler.Bu açıdan bakınca Istanbul'un benim hayatımda çok önemli bir yeri var.Çünkü ben bu şehirde olgunlaştım.
Yağmur yağdığında kimse sormaz "Neden?" diye. Kaçanlar da olurdu yağmurdan, yağdığı için şükredenler de. Bir damla sudan faydalanan milyonlarca canlı da olurdu, ekini için suya ihtiyaç duyan çiftçide.. Sevinen de olurdu, yağdığı için yüzünü asan da.. Ama kimse neden diye sormazdı. Yağmur bittiğinde yapraklardan süzülen yağmur damlasını izlemeyi sevende oluyordu, tenine yağmur tanesi değdiğinde tiksinen de. Kaçan da oluyordu işte, sırılsıklam olmak uğruna yağmur altında yürüyen de.
Aşk gibiydi yağmur.. Kaçan da oluyordu, aşk uğruna her şeyini kaybeden de. Zerresine kadar bulaşan da..
Aşk kimine mutluluk kimine acı kimine umuttu. Aşk dibi olmayan kuyu mu, sonu olmayan gökyüzü müydü?. Herkesin tanımı farklı olsa da benim için her ikisi de olmuştu. Aşk çukurunda dibe de çökmüştüm, ayaklarımı yerden kesip gökyüzüyle de buluşmuştum...
Nurgül Kantekin
Insan,ne ise o olduğunu inkâr eden yaratıktır.Sürprizlerden hoşlanıyoruz.Dünyaya gelmek bizim için sùrpriz değeri taşımıyor pek.Oysa ölümü çoğunlukla bir sürpriz olarak tecrübe ediyoruz.Azrail'i bir tür 'sürpriz meleği' sanıyoruz.
Yine de, belki bir yerlerde hala geç kalmadığımız bir hikaye kalmıştır başlamak için bizi bekleyen. Neden olmasın? Yaşamaya katlanmamız sırf bu yüzdendir belki de. İnanmaktan vazgeçmediğimiz içindir.