Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sibel Ö. Özmen

Sibel Ö. Özmen
@Sibeliumm
2019-....
Öğretmen
Yüksek Lisans
İstanbul
17 okur puanı
Haziran 2019 tarihinde katıldı
Aptal! Kendin dışında herkese para ödüyorsun. Başkaları için çalışıyorsun. Bari bir köle ol da sahip olan kişi sana yiyecek ve kıyafet versin. Kazandığının onda birini kendine saklarsan on yılda elinde ne kadar para olur düşünsene!
Reklam
"Coşkuya gelince, bu saçma duyguyu denetiminize almayı, istediğiniz çizgide gitmesini sağlamayı öğrenin. Kalabalıkların bu duyguyu duyduğu ve çekiciliğini bulduğu gülünç nesnelerden ayırın. Gülünç, çünkü, onlar şudur, budur, ama sizin istedikleriniz değil. Yanıp tutuşun, ışıyıp parlayın, ama kumanda sizde olsun ve her değişik şeyi küçümseyip, her yerden bir iktidar çıkarın. Bununla beraber, istenirse, binbir şey sürekli bir hiçtir. Onların hiçlikleri sizin emrinizi bekliyor... Bakın, bütün aptallar insanlıktan, bütün zayıflar da adaletten medet umar; çünkü, birilerinin de ötekilerin de mağduriyetten çıkarları vardır. Sürüden de hiçbir şey öğrenmemiş bu Adaletçilerin terazisinden de uzak duralım; bizi kendilerine benzetmek isteyenlerin kafasına vuralım. İnsanlar arasında yalnızca iki ilişki olduğunu hatırlamanız yeter: Mantık ya da savaş. Daima kanıt isteyin; kanıt, insanın kendine karşı borçlu olduğu en temel nezakettir. Karşı koyarsanız, bilin ki size saldıracaklar ve sizi yola getirmek için her çareye başvuracaklar. Tatlılığa veya herhangi bir şeyin çekiciliğine teslim olacaksınız, bir başkasının tutkusuyla siz de tutkuya kapılacaksınız; hiç düşünmediğiniz, ölçüp tartmadığınız bir şeyi düşünmenizi sağlayacaklar; yumuşayacak, büyülenecek, gözleriniz kamaşacak, hazırlanıp getirilecek öncüllerden sonuçlar çıkaracaksınız ve zaten çok iyi bildiğiniz şeyleri bir çeşit deha ile yeniden icat edeceksiniz.
Gerçekten ihtiyaç duyduğumuz şey, hayata yönelik tutumumuzun değişmesidir. Kendimizin de bunu öğrenmesi ve dahası umutsuz insanlara hayattan ne beklediğimizin önemi olmadığını, önemli olanın hayatın bizden ne beklediği olduğunu öğretmemiz gerekir. Hayatın anlamını sorup durmak yerine, kendimizi her gün ve her saat yaşam tarafından sınanan insanlar olarak düşünmemiz gerekir. Cevabımız sözle ve meditasyonla değil, doğru eylem ve doğru tavırla olmalıdır.
Sayfa 87 - 114. BasımKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Ne kadar talihlisiniz! Söylenen doğruysa, en iyi okul yolculuktur. Siz de böyle mi düşünüyorsunuz mösyö?"......... "Müthiş bir değişim olmalı. Bir yolculuğa çıkabilseydim, döndüğümde ne kadar değiştiğimi anlamak için yola koyulmadan önce, kişiliğimin en ince ayrıntılarını not ederdim. Bazı gezginlerin, yolculuktan döndükten sonra yakınları tarafından tanınmayacak kadar, hem ruhen hem de bedenen değiştiklerini okumuştum."
Sayfa 58 - 53. BaskıKitabı okudu
Zira diyalog kurulduğunda ne yapılır? İnsanlar birbirine konuşmanın ipini uzatır; ipi izlerler, ipin ucunu kaybederler, ipi koparırlar ya da bırakırlar, yeniden ellerine alırlar… Diyalog kuran kişinin görevi örgü yumağını açıp iyi bir konuşma örmektir. Nitekim diyaloğun iyi örülmesi düşünce iplerinin dolaşıp düğümlendiği yerlerin açılması, düşünce örüntülerinin devamlı ve tutarlı hale getirilmesidir. Örümcek ağındaki gibi dayanıksız, şeffaf ve gelip geçici bir örgü olmamalı bu.
Reklam
Hiçbir şey, bir sanatçıyı, bir mareşali, iktidar sahibi bir insanı isteklerinin ve arzularının sürekli başarıya erişmesinden daha fazla zayıflatamaz; bir sanatçı ancak başarısız olduğunda öğrenir dünyayla arasındaki ilişkiyi, bir mareşal hatalarını ancak yenilgiye uğradığında anlar, bir devlet adamı ancak gözden düştüğünde politik açıdan gerçekçi bir genel görüş kazanır. Sürekli zenginlik insanı gevşetir, sonu gelmeyen alkışlar duyarsızlaştırır; sadece duraksamalar, anlamsızca akıp giden ritme yeni bir gerilim ve yaratıcı bir esneklik kazandırır. Sadece talihsizlik dünyanın gerçeklerine dair derin ve geniş bir görüş sağlar. Zorlu bir öğretidir belki ama her sürgün bir öğreti ve öğrenimdir: Gevşek kişiliklerin iradesini yoğurur, yeniden pekiştirir, kararsızları kararlı hale getirir, sert kişileri daha da sertleştirir. Gerçekten güçlü biri için sürgün, gücünü eksilten değil, artıran bir şeydir.
Sayfa 105Kitabı okudu
Bir kariyer için, geçici bir süre kesintiye uğraması kadar yararlı bir durum olamaz; çünkü dünyaya hep yukarıdan, imparator bulutlarından, fildişi kulelerin ve iktidarın tepelerinden bakanlar sadece aşağıdakilerin gülümsediklerini ve onların o tehlikeli emre amade duruşlarını görürler: Teraziyi hep kendi ellerinde tutanlar, kendi gerçek ağırlıklarını unuturlar.
Sayfa 105Kitabı okudu
Borsanın durgun olduğu, fiyatların ancak dar sınırlar içinde oynadığı dönemlerde bir sonraki büyük hareketin ne yönde olacağını tahmin etmenin bir anlamı yoktur. Yapılması gereken şey borsayı izlemek, fiyatların alt ve üst sınırlarını belirlemek ve ondan sonra da fiyatlar bu sınırları aşana kadar alım ya da satış yapmamaya karar vermektir. Spekülatörün işi borsadan para kazanmaktır, fiyatlarla inatlaşarak mutlaka kendi düşündüğü yönde seyretmelerini sağlamak değil. Asla fiyatlarla kavga etmeyin ya da fiyatların niye şu ya da bu düzeyde olduğunu sorgulamaya çalışmayın. Borsada pişmanlıkların temettüsü yoktur.
Sayfa 125Kitabı okudu
Eğer bir hisse senedi tutarsız davranıyorsa en iyisi ondan uzak durmaktır, çünkü nerede neyin yanlış olduğunu bilmediğiniz için hissenin ileride hangi değere ulaşacağını da bilmezsiniz.hissenin hastalığını teşhis edemezseniz, tedavi de mümkün olmaz. Tedavi yoksa kar da olmaz!
Demek ki insan için hayatın genel amacı bir tür umut, bir çeşit güvence, kalıcı olan bir şeydir. "Hepsi bu mu?" demeyin. Bu, burnumuzun dibindeki gerçektir ve ilk önce bu gerçeği adamakıllı bilmeliyiz. Her şeyi sorgulamalısınız, kendinizi de. İnsan için hayatın genel gayesi kendi içinizde saklı, çünkü siz bütünün bir parçasısınız. Ve siz güvence, devamlılık, mutluluk istiyorsunuz; bağlanabileceğiniz bir şey istiyorsunuz.
Reklam
Ne zaman bu toplumun gençleri fütursuzca ekmeğe basmaya başlar, işte o zaman ben yas tutarım. Ülkemin çocukları saygısızca ekmeğe basmaya başlarsa ve kimse bunu umursamazsa işte ben o zaman umudumu kaybeder, ağıtlar yakarım. İşte o zaman bu toplumun değerlerini kanser sarmış demektir. Çabamız bunun hiçbir zaman olmaması için.
Bizim için büyülü anahtarları olan, içimizdeki derin, nüfuz edemeyeceğimiz yerlerin kapılarını açan yol gösterici olduğu sürece, okumanın yaşamımızdaki rolü sağaltıcıdır. Tersine, okuma, bizi zihnin kişisel hayatına uyandırmak yerine, onun yerine geçmeye yöneldiğinde; gerçek bize artık bizim düşüncemizin içsel gelişimi ve yüreğimizin çabasıyla gerçekleştirebileceğimiz bir ideal olarak değil de maddi bir şey olarak, başkaları tarafından yapılıp kitap sayfaları arasına bırakılmış bal gibi geldiğinde tehlikeli hal alır; artık uzanıp onu kütüphane raflarından indirme ve zihinle bedenin kusursuz dinginliği içinde edilgince tatmaya katlanmaktan başka yapacak bir şey kalmamıştır.
Bize yaşanmamış gibi gelen çocukluk yıllarımızda, çok sevdiğimiz bir kitapla geçirdiğimiz günler kadar dolu dolu yaşanmış başka zaman belki yoktur. Başkalarına göre bu çocukluk günlerini dolduran, bizimse, kutsal bir zevki kabaca engelliyor diye uzaklaştırdığımız her şey: kitabın en ilginç bölümündeyken oyun oynayalım diye bizi aramaya gelen bir arkadaş; gözlerinizi sayfadan ayırmak ya da yerimizi değiştirmek zorunda bırakan rahatsız edici güneş ışığı ya da arı; tadına bakalım diye getirilen yiyecekler - ki, dokunmadan, yanımızda, sıranın üzerinde bırakmışken, tepemizde, mavi gökyüzünde güneşin ışıkları zayıflar, akşam yemeği için içeri girmemiz gerekir, oysa bizim aklımız fikrimiz yemeğin hemen ardından çıkıp kitabın yarım kalan bölümünü bitirmektir-;
Hırs insanı şan ve şöhretten daha çok sarhoş eder; arzu her şeyi yeşertirken sahip oluş soldurur; hayatı yaşamaktansa düşlemek yeğdir; kaldı ki yaşamak da bir bakıma hayatı düşlemektir, ama hem gizemi hem de netliği azalmış bir düştür bu, geviş getiren hayvanların cılız bilincindeki dağınık düşlere benzer, karanlık ve ağır bir düş.
Sayfa 120Kitabı okudu
KİTAPLAR : Gel bizim tanıdık, öğüt veren seslerimizi dinle;sana niye aşık olduğunu söylemeyiz, ama niye üzgün olduğunu söyleriz; çocuğumuz umutsuzluğa kapılıp ağlarsa ona öyküler anlatırız, tıpkı bir zamanlar kıvılcımlar çıkararak, bütün umutların ve bütün hayallerinle alev alev yanan şöminenin önünde, çocuğun annesinin sesi bizim sözlerimizle tatlı otoritesini birleştirdiğinde yaptığımız gibi, beşikte sallarcasına avuturuz onu.