Seni günlere böldüm, seni aylara
Daha yıllara, yüzyıllara böleceğim
Ve her zaman söyleyeceğim ki beni anla
Böyle eskitilmiş de olsa bu kalbi
Minesi çatlamış bir diş gibi durduracağım karşında.
Şiirler söylenir, şiirler biter
Biz bu sevdayı neresine sakladıktı sen ona bak da
Kahverengi avuçlarına mı gözlerinin
Tam oradan mı kahverengi yağan bir aydınlığa.
Bütün günler yenileşir her bekleyişte
Ve bütün dünler, bütün geçmişler
Kapını açarsın ki bir de, hiç kimseler yok
Çaresiz, benim sana gelişim de hep böyle.
Dün akşama doğru turuncu bir bulut geçti
Sonra bütün bulutlar hep birden geçti
Anılar, anılar, belki hepsi bir kelime.
Edip Cansever | Seni Günlere Böldüm
Martin Eden Üzerine:
Eden bir sürü tene dokunup hiçbir şey hissetmediğini Ruth’un ise elini tutunca bu tenin bir ruhu olduğunu hissettiğini söylüyor.
Bir sürü kadın ile tanışıp hiçbirine karşı bir şey hissetmediğini söylüyor. Peki tanıdığı, gördüğü onca kadın değil de neden Ruth?
Aklıma şu geliyor:
Aşk bizim elimizde kontrolümüzde veya bilincimizle olan bir şey değil.
Seçtiğimiz kişi üzerine değil.
Aşkın bir sebebi yok, karşımızdakini neden sevdiğimizin, ona karşı neden böyle hissettiğimizin bir açıklaması yok.
Neden o güzel geliyor, neden onu görünce, duyunca böyle hissediyoruz. Neden onunla olmak, daha çok vakit geçirmek istiyoruz?
Hiçbirinin cümleler ile açıklanabilecek bir yanı yok.
Neden o, neden diğerleri değil? Hiçbirimiz bilmiyoruz.
Sadece oluyor işte…
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202390,4bin okunma