Biraz dürüst olunursa, Hıristiyanlığın yetiştiği zeminde, " t u t k u n u n t i n s e l l e ş t i r i l m e s i " gibi bir kavramın kurulmasının olanaksızlığı kabul edilecektir.
Tutkuları ve hırsları, salt onların aptallıklarını ve aptallıklarının nahoş sonuçlarını önlemek için y o k e t m e k , bugün bizim günümüzde bizzat aptallığın iflah olmaz bir biçimidir. Her diş ağrısını, dişi s ö k ü p a t a r a k dindirme yoluna giden dişçilere hayranlık duymuyoruz artık...
Eskiden, tutkudaki aptallık yüzünden, tutkunun kendisine savaş açılmıştı: onu yok etmeye yemin edilmişti — tüm eski ahlak-canavarları "il faunt tuer les passions"* diye ağız birliği etmişlerdi. Bunun en ünlü formülü Yeni Ahit'te, laf aramızda, olaylara kesinlikle y ü k s e k t e n bakılmayan şu dağ vaazında yer almaktadır. Orada örneğin cinsellik hakkında, kıssadan hisse niyetine "gözün sürçmene neden oluyorsa koparıp at onu" denilmektedir: ne mutlu ki hiçbir Hıristiyan bu talimata uymuyor.
___________________
* il faunt tuer les passions (Fr.): tutkuları öldürmeli.
Tüm tutkuların, sadece felaket getirdikleri, kurbanlarını aptallığın ağırlığıyla aşağıya çektikleri bir dönemleri vardır — bir de, tinle evlendikleri, "tinselleştikleri', ileri, çok ileri bir dönemleri.
Daniel Dennett dün hayata veda etti. Kendisi aynı anda hem filozof, hem bilim insanı hem de çok iyi bir entelektüeldi. Onun çalışmaları, üslubu, düşüncesi eşsizdi. Dilerim ki onun bıraktığı miras sürekli gelişerek ve kendini yenileyerek devam edecektir.
“Yalnızlık insanın etrafında hiç kimse olmamasından değil, kendisi için önemli görünen şeyleri başka insanlara aktaramamasından ileri gelir.”
— Carl Gustav Jung
“Yalnızca hiç düşünmeyenler, diğer bir deyişle yalnızca hayatta kalmak için muhakkak gerekli olan şeyleri düşünenler mutludur. Gerçek düşünce yaşamın temellerini sarsan bir şeytanı yahut da yaşamın temellerine saldıran bir hastalığı andırır.”
— Cioran