Gözleriniz madam! Gözlerinize bakıyorum da; Sanki bir yangın yeri! Yüzünüz talan edilmiş bir imparatorluktan kalmış gibi!.. Bir şair oturmuş o iki kaşın arasına, Tüten dumana ve akan kana bakmaksızın! Aldırmaksızın parlayan (patlayan) bombalara, şiir söylüyor gibi…
"Sana hiçbir zaman gül bahçesi vadetmedim ben. Hiçbir zaman kusursuz bir adalet vadetmedim. Ve hiç bir zaman huzur ya da mutluluk vadetmedim. Sana ancak bunlarla savaşma özgürlüğüne kavuşmanda yardımcı olabilirim. Sana sunduğum tek gerçeklik savaşım. Ve sağlıklı olmak, gücünün yettiği kadarıyla, bu savaşımı kabul edip etmemekte özgür olmak demektir. Ben yalan şeyler vadetmem hiç. Kusursuz, güllük gülistanlık bir dünya masalı koca bir yalandır... Üstelik böyle bir dünya çok can sıkıcı bir yer olur.
"Sokak insan dolu. Bir sürü insan geçer ordan. Onları görürsün, fakat ilgini çekmezler... Umrunda bile değillerdir. Geçip giderler... Ama kitapta okuyunca öyle acırsın ki, yüreğin duracak gibi olur."
"Aşık olmak güzel şey!"
"Şimdi bunu öylesine istiyorum ki! Kendime bir çeki düzen vermek... Eksikliklerimi gidermek... İç dünyamı güzelliklerle süslemek..."
Bizi gerçekten korkutan ve umutsuzluğa düşüren şey, dışımızdaki olayların kendileri değil, bizim onlar hakkındaki düşüncelerimizdir. Bizi rahatsız eden, 'şeyler' değil, onların anlamını yorumlama biçimimizdir.
Size sözel saldırı ya da eleştiri yapıldığında korkmayın.
Yalnızca ahlaki olarak zayıf kişiler, böyle durumlarda kendilerini savunma ve ötekilere anlatma çabası içine girerler. Bırakın, sizin için edimlerinizin kalitesi konuşsun. Biz, başkalarının bizim hakkımızda oluşturdukları izlenimleri kontrol edemeyiz ve böyle bir kontrol çabası içine girmemiz bizim karakterimizin değerini düşürür.
Dolayısıyla, eğer birisi size belirli bir kişinin sizinle ilgili eleştirel bir şekilde konuştuğunu söylerse, sıkıntılı bir tavırla mazeretler ileri sürüp kendinizi savunmayın. Yalnızca gülümseyin ve şunları söyleyin:
“Sanırım bu kişi benim başka hatalarım da olduğunu bilmiyor. Bilseydi yalnız bu kadarından bahsetmezdi.”