Sümeyye bilici

Ölüm burada ne kadar da hızlıydı. Hatırlıyorum... Mahallemizde bir cenaze olduğunda en az bir hafta yas tutulurdu. Bir hafta boyunca ölüm korkusu hepimizi, özellikle de ihtiyarları tedirgin ederdi. Herkesin yüzüne ölümün soğukluğu yerleşirdi bir süre için. Şimdiyse, önümde yıkılıp giden, hem de parçalanan insanları görüyor ve bundan etkilenmemeye başlıyordum. Ölüm anlık ve rutin bir hadiseydi. Ne yapılması gerekiyorsa hemen yapılıyor ve savaş kaldığı yerden devam ediyordu. Yas tutacak zaman da yoktu zaten. Alışmanın akıl almaz gücü beni şaşkına çeviriyordu.
Sayfa 139Kitabı okudu
Reklam
Sanki bu coğrafyanın insanları lanetlenmiş ve güneş tarafından kavrulmaya terk edilmişti. Günahları neydi? Özgürlük istemek mi? Belki de dünyanın en büyük günahı buydu ve bu suçun cezası bombalarla kavrulmaktı.
Sayfa 131Kitabı okudu
“Ben günahkar bir insanım hemen ölemem!” Kafasını içeri çekip yüzüme bakıp güldü ve “Ben de çok günahkarım ama ölümün bunu umursadığından emin değilim” dedi aşağılar bir ifadeyle.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Tatlı bir ağırlık çökmüştü üzerime. Gözlerim kapanmak üzereydi ve her gün biraz daha garip bir güne uyanırken hayatımın nerede son bulacağını düşünüyordum. Her gün onlarca kez değişen ruh halimin bir dengeye ulaşmasını ummak saflık olurdu. Gereksiz bir hüzün, yersiz bir neşe ve bazen de hayatta kalıcı olma isteği. Neden sonra uykunun kollarına bıraktım kendimi.
“Peki amca cevabı söylemedin, hangi kuş Cuma günleri uçmaz ki?” “Perşembe günü ölen serçe.”
Reklam
Geri112
191 öğeden 181 ile 191 arasındakiler gösteriliyor.