Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

The Hermit

The Hermit
@TheHermit
Sıkı Okur
İstanbul
19 okur puanı
Mayıs 2023 tarihinde katıldı
~ Eski Mezopotamyalılar ölümsüzlüğe inanmadıkları halde bir tür ölüm sonrası kalıma inanıyorlardı; bu bir bakıma çelişkidir. Ölümün insanı korkunç bir değişikliğe uğrattığına inanıyorlardı; bir etimmu'ya dönüşüyordu. "Etimmu'nun ölüm sunularıyla beslenmesi gerekiyordu ve ihmal edildiğinde, hayattakilere eziyet etme gücüne sahipti... Mezopotamya demonolojisinde öldüğü bilinmeyen ve ölü gömme töreni gereğince yapılmayanların etimmu'ları en ürkütücüler arasındaydı. Ama öbür dünya, gereksinimler yeterince karşılandığında bile korkunçtu. Kur-nu-gi-a'da, besinlerin tozdan, tözlerinin balçıktan oluştuğu, dönüşsüz bir ülkede oturuyorlardı... burada hiç ışık görmüyorlar ve karanlıkta oturuyorlardı." ~
Reklam
~ Bengal'de bir Dravid kabilesi olan Kondlar toprak tanrıçasına kurban sunuyorlardı. Meriah olarak bilinen kurban ya ailesinden satın alınıyordu ya da kendileri kurban olan bir ana babanın çocuğuydu. Meriah'lar yıllar boyu mutlu bir hayat sürdürüyor ve kutsanmış varlık olarak görülüyorlardı; diğer "kurbanlar"la evleniyorlar ve çeyiz olarak bir toprak parçası alıyorlardı. Kurban edilmeden iki hafta kadar önce, kurbanın saçı herkesin hazır bulunduğu bir törende kesiliyordu. Bunu bir orji izliyor ve Meriah yakındaki "henüz balta girmemiş" ormanlık bir bölgeye götürülüyordu. Eritilmiş tereyağı, diğer yağlar ve çiçeklerle meshediliyor ve sonra afyon veriliyordu. Ya ezilerek, ya boğularak ya da mangal üzerinde yavaş yavaş kızartılarak öldürülüyordu. Daha sonra kesilip parçalara bölünüyordu. Bu ceset yakındaki köylere götürülüyor ve iyi bir hasatı güvencelemek için toprağa gömülüyordu. ~
Sayfa 148Kitabı okudu
~ Paranın keşfiyle yepyeni işler ortaya çıktı. Mesela Sardis'te bilinen ilk genelevler inşa edildi ve kumar oynanmaya başlandı. Çalışma ve insan emeği sikke cinsinden değer taşıyan bir mala dönüştü, yani artık zaman da bu şekilde (maddi olarak) ölçülebiliyordu. ~

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
~ İngilizce'de maaş anlamına gelen "salary" kelimesi köken olarak, Latincede "tuzdan" anlamına gelen "salarius" kelimesinden gelir. (Romalı askerlerin maaşları, yavan olan yemeklerini tatlandırmaları için tuzla ödenirdi.) ~
~ En eski dönemlerde, erkeğin işlevi keşfedilmeden önce kadının doğurganlığının, insanlığın en büyük gizemi ve mucizesi olduğunun düşünüldüğü ve Batı Avrupa'da bulunan anıttaş dolmenlerin -taşlarının erkeklik organını andırdığı göz önüne alındığında- erkeğin yeni ulaştığı anlayış seviyesinin kutlanması amacıyla yapılmış tapınaklar/gözlemevleri olması mümkündür. Taşlara cinsel bir anlam verilmesi arkeologların bulguları zorlayarak bir sonuca vardıkları sıradan bir durum olarak görülemez. Mesela İncil'de Yeremya bir taşa "Beni sen var ettin" diyenlere değinir. 20. yüzyılın başlarında Avrupalı köylüler arasında bu taşların doğurganlığı artırıcı etkilerine olan inanç hâlâ yüksekti. "Fransa'da çocuk sahibi olmak isteyen genç kadınlar taşın üzerinden kayar, taşların üzerine oturur ya da karınlarını belli taşlara sürterlerdi." ~
Reklam
~ Son derece gelişkin hayvanların, söz gelimi maymunların bile, dünyaya tekbenci yaklaşmaktan başka seçenekleri yoktur, çünkü fikirleri ve düşünceleri ayrıntılı olarak paylaşamazlar. Her maymun, yalnızca kendisi için öğrendiğini öğrenir. Her kuşak her şeye baştan başlar, çünkü yaşlılar birikimleri beyinlerinde sonsuza dek kapalı olarak ölürler (...) Yalnız bir zihin için kestirme yollar yoktur. ~
~ Mağara sanatının aslında sanat olduğu kadar yazı -ilk insanların yiyecek için bağımlı oldukları hayvanların gizli ve kutsal bir kaydı- olarak da anlaşılması gerektiği düşünülmektedir. (Kaya resmi yapan birçok çağdaş kabilenin dilinde "sanat" sözcüğünün olmaması, bu görüşü destekler.) ~
~ Özgürlük, hem kendi başına bir fikir, hem de özellikle fikirleri harekete geçirmeye uygun bir psikolojik/siyasal koşuldur. ~
~ Hippokrates'in İÖ 5. yüzyıl gibi erken bir tarihte doğal bir hastalık olarak betimlediği epilepsi, ortaçağda Aziz Kristof'un şifa vereceği bir hastalık olarak görülüyordu. Bir İngiliz hekimi olan Gaddesdenli John, tedavi yöntemi olarak epilepsili hastaya Kutsal Kitap okumasını, aynı zamanda hastanın üzerine beyaz bir köpeğin tüyünün koyulmasını öneriyordu. ~
Reklam
Geçtiğimiz on yıllarda nihayet insanların durumuyla ilgili bazı somut gelişmeler sağlayabildik ve kıtlığı, salgını ve savaşları azaltabildik. Öte yandan, diğer hayvanların durumu her zamankinden daha hızlı kötüleşiyor. Dahası, insanların yapabildikleri olağanüstü şeylere rağmen hedeflerimiz konusunda emin değiliz ve her zamanki kadar memnuniyetsiziz. Kano ve kadırgalardan buharlı gemilere ve uzay mekiklerine vardık ama kimse nereye gittiğimizi bilmiyor. Her zamankinden daha güçlüyüz ama bunca güçle ne yapacağımızı bilmiyoruz. Daha da kötüsü, insanlar her zamankinden daha sorumsuz gibiler. Uymamız gereken yegane yasalar fizik yasaları ve kendi kendini yaratmış küçük tanrılar olarak kimseye hesap vermiyoruz. Diğer hayvanları ve etrafımızdaki ekosistemi sürekli mahvediyoruz ve bunun karşılığında sadece kendi konforumuzu ve eğlencemizi düşünüyoruz, üstelik tatmin de olmuyoruz. Ne istediğini bilmeyen, tatminsiz ve sorumsuz tanrılardan daha tehlikeli bir şey olabilir mi?
Sayfa 406Kitabı okudu
• Tüketimci etiğin doğuşu ve gelişmesi, en çok gıda piyasasında belirgindir. Geleneksel tarım toplumları açlığın gölgesinde yaşarlardı, günümüzün müreffeh dünyasındaysa en başta gelen sağlık problemlerinden biri obezitedir. Üstelik bu hastalık, sürekli hamburger ve pizzayla tıkınan fakirleri, organik salata ve meyve yiyen zenginlerden daha çok etkiliyor. Her yıl ABD nüfusu diyetlere, dünyanın geri kalanının tamamındaki aç insanları beslemeye yetecek miktardan daha fazla para harcıyor. Obezite tüketimcilik için çifte zaferdir. Ekonomik daralmaya sebep olacak az yemek gibi alışkanlıklar yerine, insanlar hem çok yiyor hem de diyet ürünleri tüketerek ekonomik büyümeye çifte katkı yapıyorlar. •
Sayfa 343Kitabı okudu
Kimyacılar alüminyumu 1820'ler gibi geç bir tarihte keşfetmişlerdi ama madeni cevherinden ayırmak çok zor ve masraflıydı. Uzun yıllar boyunca alüminyum, altından çok daha pahalı bir malzeme olarak kaldı. 1860'larda Fransa İmparatoru III. Napolyon, en seçkin konuklarına alüminyum çatal bıçak takımıyla servis yapılmasını emretmişti, daha önemsiz misafirlerse altın çatal ve bıçak kullanıyorlardı. 19. yüzyılın sonlarında kimyagerler çok büyük miktarlarda ucuz alüminyum çıkartmanın bir yolunu buldular. Günümüzde yıllık küresel üretim yılda 30 milyon tona yükselmiş durumdadır. III. Napolyon, kendi halkının torunlarının, alüminyumu sandviçlerini sarmak ve yiyecek artıklarını atmak için kullandıklarını görse gözlerine inanamazdı.
Sayfa 335Kitabı okudu
39 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.