Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Psyche

Bütün bu karışıklığın nedeni insan bilgisinin -ayrımlayan ve ayrımlamayan şeklinde- iki farklı yoldan elde edilmesidir.* İnsan lar genellikle, dünyanın hatasız olarak bilinebilmesinin yalnızca ayrımlama ile mümkün olabileceğine inanırlar. Bu nedenle, genel likle kullanıldığı şekliyle “doğa” sözcüğü, ayrımlayan zekâ tarafın dan algılandığı haliyle doğayı ifade eder. Ben, insan aklı tarafından yaratılmış boş doğa imgesini kabul etmiyorum ve bu imgeyi, ayrımlamayan kavrayış tarafından de- neyimlendiği haliyle doğanın kendisinden açık bir şekilde ayırıyo rum. Eğer doğanın yanlış kavranmasının kökünü kazırsak, inanı yorum ki, dünyanın düzensizliğinin temeli ortadan kalkacaktır. Batı’da doğa bilimi, ayrımlayan bilgiden doğdu; Doğu’da yin- yang ve Ai Çing felsefeleri de aynı kaynaktan doğdu. Ama bilim sel gerçeklik mutlak gerçekliğe asla erişemez ve felsefeler, en nihayetinde, dünyanın yorumlanmasından başka bir şey değildir ler. Bilimsel bilgi tarafından kavrandığı haliyle doğa, harap edilmiş bir doğadır; iskeleti olan ama ruhu olmayan bir hayalettir. Felsefî bilgi, insan kurgulaması tarafından yaratılmış bir teoridir, ruhu olan ama yapısı olmayan bir hayalettir. Ayrımlamayan bilgi, doğrudan sezgi haricinde bir yolla anla şılamaz, ama insanlar, buna “içgüdü” diyerek, aşina oldukları bir çerçeveye sokmaya çalışırlar. Gerçekte bu, adlandırılamaz bir kaynaktan gelen bilgidir. Eğer doğanın gerçek görüntüsünü bilmek istiyorsanız, ayrımlayan aklı terk edin ve görecelik dünyasının öte sine geçin. En başında, ne doğu ne batı, ne dört mevsim ne de yin ve yang vardır.
Sayfa 132
Reklam
Eğer tünelin sonunda aydınlık bir dünya beklerseniz, tünelin karanlığı daha da uzun sürer. Artık lezzetli şeyler yemek istemedi ğinizde, ne yerseniz yiyin, bunun gerçek tadını alabilirsiniz. Bir ye mek masasını doğal beslenmenin sade gıdalarıyla donatmak ko laydır, ama böyle bir ziyafetin gerçekten tadını çıkarabilenler azdır.
Sayfa 134 - Kaos
“Sonbahar rüzgâr mı getirecek, yağmur mu, bilemem, ama bugün ben tarlalarda çalışıyor olacağım.” Bunlar eski bir halk şarkısının sözleri. Bir yaşam şekli olarak tarımın doğruluğunu vur guluyorlar. Hasat nasıl olursa olsun, yeterli yiyecek olsun ya da olmasın, yalnızca tohumları atmakta ve doğanın rehberliğinde şefkatle bitki yetiştirmekte haz vardır.
Sayfa 123 - Kaos

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yaşamak, doğmuş olmanın bir sonucundan başka bir şey değildir
Taocu bilge Lao Tzu, bütünlüklü ve nezih bir hayatın küçük bir köyde yaşanabileceğini söyler. Zen’in kurucusu Bodhidharma, dokuz yılını bir mağarada, ortalıkta koşuşturmadan geçirmişti. Pa ra kazanmak, büyümek, gelişmek, endüstri ürünleri yetiştirmek ve bunları nakletmek için endişelenmek çiftçiye uygun bir yol değil dir. Burada olmak, küçük bir tarlaya bakmak, her günün, her bir günün tüm özgürlük ve bolluğuna sahip olmak; tarımın özgün yolu bu olmuş olmalı. Yaşantıyı ikiye bölerek, bir tarafa maddî diğer tarafa da manevî demek daraltıcı ve kafa karıştırıcıdır. İnsanlar yiyeceğe bağımlı olarak yaşamazlar. En nihayetinde, gıdamızı nereden aldığımızı bilemeyiz. Hatta insanlar yiyeceği düşünmeyi bıraksalar daha iyi olurdu. Benzer şekilde, insanlar “yaşamm gerçek anlamı”nı bul mak için kendilerini sıkıntıya sokmaktan vazgeçseler iyi olurdu; büyük manevî soruların yanıtlarını asla bilemeyiz, ama anlamamak iyidir. Doğduk ve yaşamın gerçekliğiyle doğrudan yüzleşmek için dünyada yaşıyoruz. Yaşamak, doğmuş olmanın bir sonucundan başka bir şey de ğildir. İnsanlar yaşamak için her ne yiyorlarsa; insanlar yaşamak için her ne yemeleri gerektiğini düşünüyorlarsa, bu yalnızca dü şünerek buldukları bir şeydir. Dünyanın varoluşu öyledir ki, eğer insanlar, İnsanî iradelerini bir yana bıraksalar ve onun yerine doğa tarafından yönlendirilselerdi, açlıktan öleceklerini düşünmek için hiçbir neden olmazdı.
Sayfa 122
Geçen gün, küçük köy tapınağını temizlerken, hayretle duvar da bazı levhaların asılı olduğunu fark ettim. Üzerlerindeki tozu fır çalayıp, silik ve solgun harflere bakınca, düzinelerce haiku* şiiri gördüm. Bunun gibi küçük bir köyde bile, 20-30 kişi haiku yazmış ve bunları burada sunmuşlardı. Bu, eski zamanlarda insanların yaşamlarında ne kadar serbest alana sahip olduklarını gösteriyor. Bu dizelerden bazıları birkaç asırlık olmalı. Çok eski bir zaman olduğuna göre, muhtemelen fakir çiftçilerdi ama yine de haiku yazacak boş zamanları vardı.
Sayfa 121 - Kaos
Reklam
Yalnızca Doğaya Hizmet Et ki Her Şey Yolunda Gitsin
Arzuların müsrifliği, dünyayı, şu anda içinde bulunduğu zor duruma sokan temel nedendir. Yavaş yerine hızlı, az yerine fazla; bu gösterişli “gelişim” , toplumun yaklaşmakta olan çöküşüyle doğrudan bağlantılıdır. Bu, yalnızca insanı doğadan ayırmaya hizmet etmiştir. İnsanlık, arzularını maddî sahipleniş ve kişisel kazançla tatmin etmekten vazgeçip, bunun yerine manevî farkındalığa doğru ilerlemelidir.
Sayfa 120 - Kaos
İlkbaharın yedi otunu* toplayıp yediğiniz zaman, ruhunuz yu muşar. Ve eğrelti sürgünü, osmunda ve çobançantası yediğiniz zaman sakinleşirsiniz. Rahatsız, sabırsız duyguları sakinleştirmek için bunlardan en iyisi çobançantasıdır. Derler ki, eğer çocuklar çobançantası, söğüt tomurcuğu ya da ağaçlarda yaşayan böcek leri yerlerse, çığlık çığlığa ağlama nöbetleri geçermiş ve eski za manlarda bunlar çocuklara sıkça yedirilirmiş. Daikon’un (Japon turbu) atası nazuna (çobançantası) adındaki bitkidir ve bu nazuna sözcüğü nagomu sözcüğüyle ilintilidir ve bu da yumuşamak anla mına gelir. Daikon “insanın mizacını yumuşatan ottur”. Yabanî gıdalar arasında böcekler genellikle göz ardı edilirler. Savaş sırasında, araştırma merkezinde çalışırken, bana Güney doğu Asya’da hangi böceklerin yenebileceğini bulma görevi veril mişti. Bu konuyu araştırdığımda, hayretler içinde neredeyse tüm böceklerin yenebileceğini ortaya çıkardım. Örneğin, hiç kimse bit ve pirenin bir yararının olabileceğini düşünmez ama bit, toz haline getirilip kış tahılıyla birlikte yenildi ğinde bir sara ilacıdır. Pire de donma sonucu oluşan kangrenin ilacıdır. Bütün böcek larvaları yenebilir, ama canlı olmalıdırlar. Eski metinleri karıştırınca, ıslak mekân kurtçuklarının “lezizlikleri” ile ilgili hikâyeler buldum ve bildiğimiz ipek böceğinin de benzer siz şekilde nefis olduğu yazılıydı. Güveler bile, eğer kanatlarındaki tozu önceden silkelerseniz, çok lezzetlidirler. Yani, ister lezzet açısından, ister sağlık açısından bakılsın, in sanların itici saydıkları birçok şey gerçekte oldukça lezzetli ve insan bedeni için yararlı olabilir.
Sayfa 112 - Kaos
Seralarda yetiştirilen sebzeler aşırı ölçüde lezzetsizdirler. Kı şın gönderilen patlıcanların hiç vitamin taşımadığını ve hıyarların tatsız olduğunu duyması üzerine bu konuyu araştırmış ve nedenini bulmuştu: Bazı güneş ışınları, vinil ve cam kaplamayı geçip, sebzelerin yetiştirildiği kapalı mekânlara ulaşamıyordu. Araştırma sı, seraların içinde aydınlatma sistemi kurulmasına yol açmıştı. Buradaki temel soru, insanların kışın patlıcan ve hıyar yeme lerinin gerekli olup olmadığıdır. Ama, bu soruyu bir yana bırakır sak, kışın yetiştirilmelerinin tek nedeni, ancak o zaman iyi bir fiya ta satılabilmeleridir. Birisi yeni bir yetiştirme yöntemi geliştirir, ve bir süre sonra bu sebzelerin hiçbir besin değeri olmadığı anlaşılır. Bunun üzerine teknisyen, eğer besin kaybı varsa bu kaybı önle menin bir yolu bulunmalı diye düşünür. Sorunun aydınlatma sis temiyle ilgili olduğu düşünüldüğü için, ışık tayflarını araştırmaya başlar. Eğer vitamin içeren bir sera patlıcanı üretebilirse her şeyin yoluna gireceğini düşünür. Duydum ki, bütün yaşamlarını böylesi araştırmalara adayan bazı teknisyenler varmış.
Sayfa 110 - Kaos
Sunî gübre ve kimyasallar için de durum aynı. Temel düşünce çiftçiyi düşünerek gübreler geliştirmek değil, ne olursa olsun yeni bir şey geliştirip bundan para kazanmaktır. Deneme merkezlerin deki teknisyenler işlerini bırakır bırakmaz, büyük kimya şirketle rinde çalışmaya başlıyorlar.
Sayfa 109 - Kaos
Yumurta
Eğer ticarî sebzelerin doğadan geldiğini düşünüyorsanız, bü yük bir sürprize hazır olmalısınız. Bu sebzeler, tohumdan küçük bir yardım almış olan, sulandırılmış birer nitrojen, fosfor ve potasyum karışımıdırlar. Ve tatları da aynen böyledir. Ticarî tavuk yumurta ları da (isterseniz onlara yumurta diyebilirsiniz), yalnızca birer sen tetik yem, kimyasal madde ve hormon karışımıdır. Bu, doğanın bir ürünü değil, yumurta şeklinde insan yapımı sentetik bir şeydir.
Sayfa 107 - Kaos
Reklam
Tüketiciler arasındaki yaygın inanış ise, doğal gıdanın daha pahalı olması gerektiğidir. Eğer pahalı değilse, insanlar, doğal gıda olmadığından şüpheleniyorlar. Bir perakendeci bana, fiyatları yük sek olmadığı taktirde kimsenin doğal ürünleri satın almayacağını söylemişti.
Sayfa 104 - Kaos
Doğal gıda, en az masraf ve emekle üretilebildiğine göre, bence, en düşük fiyata satılmalıdır. Geçen yıl Tokyo bölgesinde, be nim meyvelerim, hepsinin içinde en ucuz olanlarıydı. Aynı zaman da birçok dükkân sahibine göre, tadı en leziz olanlarıydı. Tabi ki, en iyisi, meyvenin yerel olarak satılması, ve böylece taşımaya giden zaman ve masrafın önlenmesidir, ama böyleyken bile, fiyat uygundu, meyveler kimyasal madde içermiyordu ve tatları güzeldi.
Sayfa 103 - Kaos
Tüketiciler genellikle, tarımsal kirlenmenin nedenleriyle hiçbir ilgilerinin olmadığını düşünürler. Birçoğu, kimyasal işlemden geç memiş gıda talep eder. Ama kimyasal olarak işlenmiş gıdalar da, esas olarak, tüketici tercihleri doğrultusunda pazarlanırlar. Tü ketici, belli bir şekle sahip, iri, parlak, lekesiz ürünler talep eder. Bu arzuları tatmin etmek amacıyla, beş-altı yıl önce kullanılmayan tarım kimyasalları, hızla kullanıma girdiler.
Sayfa 100 - Kaos
17,7bin öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.