Cinsel özgürlük sorununa tüm yasaklara rağmen gerçekçi bir bakış açısı sunan edebi bir başyapıt. Defalarca okunup her seferinde farklı keşifler sunabilecek kadar zengin bir kitap.
“İnsanlar kendilerinde olmayan bir erdemin başka birinde var olabileceğine akıl erdiremiyorlardı. Birinin zayıf olduğunu hayal etmek, onun güçlü olduğuna inanmaktan çok daha kolaydı.”
“Sorunum gerçekte herneyse, onun düzeltilmesini istemiyordum. İçimdeki küçük sırların hiçbiri su yüzüne çıkmak ve mitlerle, çocukluğumla veya kimyasal reaksiyonlarla açıklanmak istemiyordu. Geriye hiçbir şey kalmayacağından korkuyordum.”
Kitap, tüketim gerçekliğiyle çarpıcı bir yüzleşmeye aracı oluyor. Doyumsuzluğun portresini çizerken yozlaşmışlığın çürümeye evrildiği sürece temas ederek kendi tüketim açlığımızla hesaplaşmamızı sağlıyor. Bu nedenle dönem dönem yeniden okunması muhtemel uzun yol arkadaşı olmaya aday bir kitap.
“Dayakçılar bir evcil hayvana zarar vererek ya da onu öldürerek partnerlerini sıradakinin kendisi olabileceği konusunda uyarır; bunu kadını anlamlı ilişkilerden biraz daha koparmak için, kendi eril güçlülüğünü ve onun dişil güçsüz düğünü sergilemek için kullanır.”
“Erkek merkezli kültürün vazgeçilmez bir bileşeni zeus’un bu eylemlerinin üzerine inşa edilmiştir: cinsel olarak arzulanan bir objeyi tüketilebilir olarak görmek.”
Vejetaryen ya da vegan hayat tarzını benimsemiş, benimsemeyi isteyen ama yeterli gerekçeyi bulamayanların yanı sıra çevresine, hayata kayıtsız kalamayan, yaşam hakkına saygı duyduğunu düşünen herkesin baş ucu kitabı olmaya aday dolu dolu bir kitap. Feminist yaklaşım ile vejetaryen/vegan hayat tarzı arasındaki organik bağı çok çarpıcı toplumsal örneklerle olabilecek en gerçekçi düzlemde önümüze koyuyor ve yediklerimizle ilgili bizi bir kez daha düşünmeye sevk ediyor.