Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Üfeyra

İslam, kanunlarına, emir ve yasaklarına, beden ve ruhtan talep ettiği gayrete göre değil; bunun hepsini kapsayan ve aşan bir şeye göre, marifetin bir anına, ruhun zamanla yarışma kuvvetine, varoluşun getirebileceği her şeye tahammül etmeye, rızaya, tek kelime ile Allah’a teslimiyetin hakikatine göre öyle adlandırılmıştır. Ey teslimiyet senin adın İslam’dır.
Sayfa 154Kitabı okudu
Reklam
Kötülüğün kapısı her zaman açıktı ancak iyilik için savaşmak kapıyı zorlamak gerekiyordu. Kötülük için bir anlık gaflet yetiyordu fakat iyilik için emek vermek gerekiyordu. İnsan istemeden kötülük edebiliyordu ama istemeden iyilik edildiğine rastlamamıştı.
“Bende inanıyorum. Bu kadar bekleyişten sonra inşaAllah cennete gideriz evladım. Bu sıralar biraz okuyorum da eğer çan eğrisi sistemi varsa kesin gideriz. Dünya kötülerle dolu. Cehennem için bize sıra gelmez.”

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Çocukken ebeveynlerin yaraladığı, gençlikte sevgililerin incittiğini, biten dostlukların hayal kırıklıklarının yaşlılıkta bile omuzlarında taşıyan insanlarla dolu bir şehirde yaşadığının ise hala farkında değildi.
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki zarara uğrayan çocukların tacizcinin elinden kurtulamamasının en önemli nedenlerinden biri “öfke duygusunu kullanamamak”’tır. Öfke refleksi kırılmış bir insan korkak ve çaresiz olur.
Reklam
“Doğal veya tarihi kurallara aykırı olmamak kaydıyla, insanların ortak irade ve çalışmaları sonucunda gerçekleşmeyecek tarihi hedef yoktur. İnanılan ve onun için çaba sarf edilen ütopya, ütopya olmaktan çıkar. Bizim zayıflarımız ise ne inanmak ne çalışmak isterler ve onların aşağılayıcı realizminin açıklamasını burada aramak gerekir. Aslında onlar sadece hissettikleri güçsüzlükleri ifade etmektedirler. O imkansızlık dünyada değil, onların kalplerindedir” Aliya İzzetbegoviç - 1970
Onlar değerlerinin bizzat kendilerine karşı ayaklandılar ve sık sık soğuk alanla ve şok edici basiretsizlikle halkın kutsallarını çiğneyip yerine sahtesini yerleştirebilmek için hakiki hayatı yok ettiler. Türkiye ve başka ülkelerde bu vahşiliğin sonucu olarak hasta bir millet yarattılar. Kendine benzemeyen ve kendi yolunu hissedemeyen, manevi açıdan kafası karışmış ülkeler.
“…Çocuklardaki hayret duygusunu geliştirmek, gündelik hayatta gözden kaçırdığımız olgulara çocukların dikkatini çekmek ve bunlarla ilgili oyunlar oynamak, çocukların deneyimleriyle materyaller arasında bir bağ kurmaya teşvik etmek,…”
İyiyi, “güzel ve yüksek şeyleri” ne kadar çok anladıysam, o kadar derinlerine battım, sıkıştım kaldım içlerinde. Bundaki önemli nokta, bu halimin tesadüfi değil de, adeta kaçınılmaz bir nitelik taşımasıydı.
Annesinin anısı yüreğini dağlıyordu, çünkü annesi onu severek görmüştü Winston ise o sıralar onun sevgisine karşılık veremeyecek kadar küçük ve bencildi.
Reklam
"Başkasının Kişisel Menkıbe'sine burnunu sokan kimse kendi Kişisel Menkıbe'sini kesinlikle keşfedemez."
Sayfa 156Kitabı okudu
Yüreğimi tanıyacak olursan, sana baskın yapmayı hiçbir zaman başaramayacaktır.Çünkü onun düşlerini ve arzularını tanıyacaksın ve onları hesaba katacaksın. Hiç kimse kendi yüreğinden kaçamaz. Bu nedenle en iyisi onun söylediklerini dinlemek. Böylece kendisinden beklemediğin bir darbe indirmeyecektir kesinlikle sana.
Sayfa 149Kitabı okudu
"Bir tek öğrenme yöntemi vardır," diye yanıtladı simyacı. Eylem yöntemi
Sayfa 144Kitabı okudu
Bir şeye karar vermek, başlangıçtan başka bir şey değildir. İnsan bir şeye karar verdiği zaman, karar verdiği sırada hiç öngörmediği, düşünde bile aklına gelmeyen bir yöne doğru, şiddetli bir akıntıya kapılıp gidiyordu.
"Arkada bıraktığın şeyleri düşünme, bulduğun şey eğer saf maddeden yapılmışsa hiç bir zaman çürümeyecektir. Ve oraya bir gün geri döneceksin. Bir yıldız patlaması gibi bir anlık ışıktan başka bir şey değilse o zaman geri dönüşünde hiçbir şey bulamayacaksın. Gene de en azından bir ışık patlaması görmüş olacaksın. Yalnızca bu bile, yaşamış olmanın zahmetine değer " Adam simya dili ile konuşuyordu. Ama yol arkadaşının Fatıma'yı ima ettiğini biliyordu delikanlı.
Sayfa 143Kitabı okudu
Henüz sahip olmadığın bir şeyi vaat ederek gidecek olursan,onu ele geçirme arzusunu yitirirsin.
Reklam
Allah'ın sınırlarını çizdiği değerler sıralamasında bir ihlâl yaptığımız anda çocuğumuz put haline gelir.
Her şeyin pazar içinde ve pazar için olduğu bir düzende insanın tek boyuta, iktisadi boyuta indirgendiğini görmemek mümkün değil. Siyaset, sanat, bilim ve her şey sınırları belli bir iktisadi faaliyetin başarısı için sanki. Daha doğrusu siyaset o iktisadiyatın siyaseti sanat o iktisadiyatın sanatı ve bilim o iktisadiyatın bilimidir artık.
Sayfa 489Kitabı okudu
Batı Avrupa'da doğan bilim, teknik, medeniyet ve insan anlayışı günümüz dünyasında kesin bir yaygınlık kazanmıştır fakat yine de tarihin bir döneminde Dünya'nın bir bölgesinde yaşayan insanların bütün insanlığın meselelerini çözmek üzere harekete geçmiş olduklarını iddia edemeyiz. Edemeyiz, çünkü batıda doğmuş makinalı medeniyet bugün bütün yeryüzünü egemenliği altına almış olmakla birlikte halen insanlığın sorumluluğunu yüklenmeye bile yanaşmamaktadır. Hatta bu medeniyet açlık, savaş, hastalık, eşitsizlik gibi kendini düşman ilan ettiği fakat gerçekte kendinin türettiği kötülüklere karşı bile etkili olamamaktadır. Üstelik teknolojik imkânların bu kötülükleri ortadan kaldırmak üzere mevcut olduğu hatta bu imkanı da elinde tuttuğu medeniyetin müdafıileri tarafından öne sürülmektedir. "Ama bu medeniyet ayakta kalabilmek için insanlığın çözülemez meseleleri bulunduğuna halka gizliden gizliye inandırmak zorunda olduğunu biliyor."
Sayfa 487Kitabı okudu
Modern toplum yapısı günümüzde yalnızca dış ölçülerin iyiyi ve kötüyü ayırmada miyar olacağını kabul etmiştir. Dolayısıyla toplumsal işleyiş sağlığı değil, hastalığı benimsemiştir.
Sayfa 463Kitabı okudu
Kısacası günümüzde hataların, yanlışların, çarpıklıkların mazereti aranmıyor. Eğer doğru bir davranış görürsek hemen soruyoruz: Niçin böyle yapmış? O doğru davranışı gösteren de ayrıca bize bir mazeret göstermek mecburiyetinde hissediyor kendini. Doğru yolda olduğunun mazur görülmesini isteyerek
Sayfa 439Kitabı okudu
Ümit, buhrandan kurtulmanın herhangi bir çaresi olarak hayatımızda yer tutacağına, her an işleyiş gösterebilen bir derinlik olarak hayatımızda yaşamalı. Ümit ettiğimiz için ferahlamak değil, ferahlayabilme yeteneğini gösterdiğimiz için ümit etmek.
Reklam
Sade, yalın ama gerçek şeyi öğrenmek için ise bir çok renkli yanlışın terki gerekir.
Sayfa 321Kitabı okudu
Çünkü kendimiz hakkında ne kadar bilgi sahibi olsak "kendimiz" denilen şey o kadar uzağa gidiyor.
Sayfa 279Kitabı okudu
Eski Çin'de bir bilge kişi düşmanına ağzının payını vermek üzere bir beddua da bulunmak isterse şöyle dermiş yalnızca: "İlginç bir çağda yaşayasın!" Çünkü Çinliler ahlaki heyelanların ve siyasi depremlerin hüküm sürdüğü "ilginç" çağlarda hayatın iyi ve güzel taraflarının gürültüye gideceğini, eriyip un ufak olacağını bilirlermiş. Özel, yalnız kendinize has meselelerimiz var.İnsanlığın genel ve seneleri çözüme kavuşmadıkça kendimizin özel meselelerine hal çaresi bulamayacağımız ı sezer gibi oluyoruz; öte yandan kendi özel meselelerimizi çözemeden insanlığın genel meselelerine elatmanın bizi gülünç duruma düşürebileceğini de aklımıza geliyor.
Sayfa 189Kitabı okudu
"İslam ümmeti günümüzde de yahudilerin hile ve entrikalarının tehdidi altında yaşıyor. Tıpkı ilk Müslüman atalarının bu hile ve tehditler altında yaşamış oldukları gibi. Fakat üzülerek söyleyelim ki, günümüzün Müslüman ümmeti, atalarına son derece yarar sağlamış olan Kur'an'ın bu yönlendirmelerinden ve ilahi rehberliğin avantajlarından yararlanmıyorlar oysa Bu ümmetin Medine'de ki ilk Müslüman ataları dinlerine henüz yeni doğmuş olmasına ve toplumların oluşum aşamasında bulunmasına rağmen bu yönlendirmeler sayesinde o günkü yahudilerin hile ve entrikalarını boşa çıkarmışlardı."
Bazıları Kur'an-ı Kerim kıssalarını anlatımında tekrara, yinelemeye başvurulduğunu sanırlar. Çünkü aynı kıssanın çeşitli surelerde tekrarlandığı görülebilmektedir. Fakat dikkatli bakışlar, hiçbir kıssanın ya da hiçbir kıssa bölümünün aynı biçimde, aynı miktarda ve aynı anlatım tarzı ile tekrarlanmadığını, eğer bir yerde bu kıssaların herhangi bir bölümü tekrarlanmışsa bunun mutlaka "tekrarlanma" niteliğini ortadan kaldıran yeni bir unsur içerdiğinin kesinlik fark etmişlerdir.
Eğer insan yüce Allah'a vermiş olduğu kesin sözü bozabiliyor ise , Allah'tan başkaları ile yaptığı anlaşmaları rahatlıkla bozar.
Reklam
Varlık ve aşırı bolluk çağında yaşıyoruz ama gelin görün ki kasvetli bir çağ bu. "Ne sanat var ne felsefe," diyor Fukuyama. Geriye sadece, "insanlık tarihi müzesinin ebediyen korunması,"kalmış.