Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Şeyma Buse

...birkaç saat boyunca durmadan konuşmanın ağır çabasıyla, iki mantıklı insan aralarındaki ortak noktaları halletmekten daha fazlasını yapabilse de, âşıklar arasında durum farklıdır. Onların arasında bir konunun halledilmesi, hatta herhangi bir iletişimin kurulabilmesi için bile bunun en az yirmi kez tekrarlanması gerekirdi.
Sayfa 372Kitabı okudu
Reklam
"Yine de onun yüreğini bilsem her şey kolaylaşırdı.
Sayfa 356Kitabı okudu
Başkalarının üzüntüsünde olduğu kadar kendi üzüntülerinde de avutma işi Elinor'a düşerdi ve bu sefer dehem kendi gönül rahatlığına, hem de Edward'ı ihtiyatsızlık dışında her bakımdan samimiyetle suçsuz bulduğuna kardeşini elinden geldiğince, seve seve o temin etmeye çalıştı.
Sayfa 268Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Vaktini nasıl değerlendireceğini bilmeyen bir adam, başkalarının vaktini aldığını da bilmez."
Sayfa 209Kitabı okudu
Ama bu kadar mutsuzken mutlu görünmek! Ah, bunu kim isteyebilir?
Sayfa 196Kitabı okudu
Reklam
"benimki gibi bir mutsuzlukta gurur yok. Perişanlığımı kimin bildiği umurumda değil. Beni bu halde görmenin zaferi tüm dünyaya açık. Elinor, Elinor, az acı çekenler diledikleri gibi mağrur ve bağımsız olabilirler; hakaretlere karşı koyabilir veya utanca karşılık verebilirler, ama ben yapamam. Ben perişanlığımı hissetmeliyim, perişan olmalıyım ve onlar da buyursunlar, bunu yapabilen bilincin tadını çıkarsınlar."
Sayfa 195Kitabı okudu
Anlık bir dikkatsizliğe veya taze bir hayal kırıklığının moral bozukluğuna hiç mi müsamahamız olmasın? Kesin değiller diye ihtimalleri hiç mi dikkate almayalım? Hepimizin sevmek için birçok sebebimizin olduğu, hakkında olumsuz düşünmek içinse hiç ama hiçbir gerekçemizin olmadığı bir adama hiç mi hak tanımayalım? Bir süreliğine kaçınılmaz olarak gizli kalsalar bile, özünde itiraz kabul etmeyecek güdülerin olasılığına hiç mi hak tanımayalım?
"...çünkü genç bir akıl romantik saflığından vazgeçmek zorunda kaldığında çoğu zaman fazla sıradan, fazla tehlikeli fikirlere yer açılır!"
Bir insanı sevmek neydi ki? Haftada bir iki buluşup yemeğe çıkmak? Sevişmek? Derdini, sıkıntını anlatmak? Günde yirmi üç ila otuz kez telefonda konuşmak onunla? Sabahlara kadar sohbet etmek? Bunlarla tanımlanır mıydı sevmek? Misal, benim yaralarımı sevmiş miydi Ömer? İçeriden ve dışarıdan oluk oluk kanayan, üzerine yeşil reçeteler basılmış onca yarayı... Daha da önemlisi, bu yaraları "anlamaya" çalışmış mıydı? Bakmış mıydı, bir defa bile olsa, ama sahiden? Şefkatsiz sevgi olur muydu hem?
Sayfa 245Kitabı okudu
Ben, insanların birbirlerinin hayatını kolaylaştırması gerektiğine inanan bir kadınım. Kendisinden başlayarak birlikte yaşadığı herkesin.
Sayfa 212Kitabı okudu
Reklam
Peki ya Ömer? Babam kadar devdi. O da tıpkı babam gibi sevmedi beni. Prens, prensesi sevmedi. Charles sevmiş miydi ki Diana'yı? Ömer de başka türlü yasaklarla çevirdi benim "kadın"lığımı. Onu ne yapacaktık? Babamdan da, Ömer'den de nefret ediyordum. Babamı da, Ömer'i de çok seviyordum. Bundan daha kanlı bir savaş mümkün müydü? Kalkansız olur muydu?
Sayfa 168Kitabı okudu
Ama babamın o bakışı... Dağ oldum, taş oldum, "sert" oldum, başarılı oldum "ciddiye alınır" oldum; gel gör ki iğrenç, pis, kanayan, irinli, kötü kötü kokan bir şeye bakar gibi bakan o bakışı unutamadım. Kadınlık arşivimin ilk karesi.
Sayfa 150Kitabı okudu
Her defasında çok başka olurdu zaten. Ya da çoğu kadın gibi Nazlı da öyle olmasını diler, kurduğu cümle bu dileği anlatırdı.
O zamana kadar aşkları onlar için dışarıdaki her şeyi unutturan bir sığınak tadı kazanmış olacaktı.
136 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.