Her insan hayâl ettiği ve gönül verdiği dünyada yaşamak ister. Bu dünyayı îmâr ederek âhiretini harâbe haline getiren bir kimse, hiç kâşâneyi bırakıp da harabeye gitmek isteyebilir mi? Bunun aksine, âhiretini mâmûr eden bir mü’min de, ölümü kâbus gibi görüp, dehşet ve ıztırap içinde kıvranır mı?