Ben Tanrı'dan bile korkardım. Tanrı'nın sevgisine değil, gazabına inanırdım. İnanç. Bu yalnızca Tanrı'nın kırbacını yemek üzere mahkemeye çıkıyormuşum gibi bir histi. Cehennemin varlığına inansam da Cennet benim için yoktu.
Toplum dediği tam olarak neydi? İnsanın çoğulu mu? Toplum denen şey tam olarak nerede bulunuyordu? Tüm hayatımı toplumdan korkarak onu güçlü ürkütücü ve korkutucu bir şey olarak hayal ederek yaşamıştım.
Böylelikle toplum denen şeyin bireyden öte olmadığını düşünmeye başlayıp eskiden olduğundan biraz daha rahat bir şekilde kendi irademle hareket edebilmeye başladım.
Kitabı anlatmaya nereden başlayacağımı gerçekten bilmiyorum.Roman etkileyici ama bu kadar etkilenmeyi beklemiyordum önce kitabın konusundan bahsedelim. Üniversitede tanışan Malcolm, Willem, JB ve Jude'nin dostluklarını okuyoruz yani kitabın arka yüzünde kısaca bu yazıyor ama bence kitap Jude biyografisi desek daha doğru olur.Çünkü Jude
Çok sevgili Başkomiser Nevzat'ın ve yardımcısı bıçkın Ali'nin cinayetleri çözmesini okuyoruz.Kitap kısa hikayelerden oluşuyor. Her hikayede bir cinayet vakası var ve katilin nasıl yakalandığı okuyoruz. Ahmet Ümitin kişilik tahlilleri de güzel. Hafif bir kitap. Çok yormuyor ve hızlı okunuyor. Hikayeler arasında favorim "Çin İşkencesi"