Henüz arkadaşların birbirlerine lakaplar takabildikleri, akşam ezanının oyunun bitiş saati kabul gördüğü yıllarda doyasıya yaşamışlardı sokakta, çocukluklarını. Onlar ki kader kurbanı olmadan, tamamen bilinçli bir tercih olarak bunu yaşayan son sokak çocuklarıydılar. Ellerinde övündükleri, doyasıya yaşadıkları çocuklukları vardı. Ya şimdiki zamanları! Bulundukları durumları, yaşadıkları hayatlarıyla övünebiliyorlar mıydı acaba? Ya da övünebilecekleri bir geleceğe sahip olma ihtimalleri neydi? “Bizim nesil çocukluğa, çocukluğumuza yatırım yaptı. Oysa şimdiki yetişkinler çocuklarının geleceğine, geleceklerine yatırım yapıyorlar. Bunu yaparken de çocukluklarını ıskalıyorlar çocuklarının.” Bütün bunları kendisi mi söyledi yoksa çocukluk arkadaşı Sinan mı dillendirdi, ikisi de anlayamadı. Sadece söz olarak ağızdan çıktı ve anlam kazanıverdi. Bir tespitten ziyade, bir hayıflanmaydı aslında.