"Tanrım," dedi, "Aron'a benzet beni. Kötülük yaptırma bana. Kötü olmak istemiyorum. Herkesin beni sevmesine izin verirsen sana istediğini veririm, bende yoksa gidip bulurum. Kötü olmak istemiyorum. Yalnızlık çekmek istemiyorum. İsa adına, Amin.”
"Bana öyle geliyor ki," dedi Lee, "zamanın insana yıllardan ve kederden başka pek bir şey kazandırdığı çok yaygın bir yanılgı."
"Bir de hafıza."
"Evet, hafıza. O olmasa, zamanın bize karşı bir silahı olmazdı.”
"Ne demeye yapıyorsun anlamıyorum," dedi Aron.
"Nasıl yani? Ne yapıyorum?"
"Bütün o aldatmacalı, sinsice şeyleri diyorum," dedi Aron.
“Ne demek yani sinsice?"
"İşte, tavşan meselesi, sonra gizli gizli buraya, otomobile gelmek gibi. Abra'ya da bir şey yaptın. Ne yapın bilmiyorum, ama kutuyu attırdın ona."
"Ya! Çatlıyorsun meraktan, değil mi?" dedi Cal. Ama tedirgindi. Aron ağır ağır konuştu: "Merak ettiğim o değil. Niçin yaptığını merak ediyorum. Hep bir şeylerin peşindesin. Sadece neden yaptığını merak ediyorum. Ne işe yaradığını merak ediyorum."
Cal'in kalbine bir acı saplandı. Yaptığı planlar ansızın kendisine aşağılık ve pis göründü. Kardeşinin onu yakaladığını biliyordu. Aron kendisini sevsin istiyordu. Yolunu kaybetmiş ve aç hissediyordu kendini, ne yapacağını bilemiyordu.
“İkiz olduğunuza inanmıyorum,” dedi. "Birbirinize benzemiyorsunuz."
"Ikiziz," dedi Cal.
"Ikiziz," dedi Aron.
"Bazı ikizler birbirine benzemez," diye ısrar etti Cal.
“Bir yığın ikiz benzemez," dedi Aron. "Lee bize nasıl olduğunu anlattı. Kadının tek yumurtası varsa ikizler birbirine benzer. İki yumurtası varsa benzemezler."
"Biz iki yumurtayız," dedi Cal.
Abra bu köylü çocukların hurafelerine güldü. "Ya!" dedi. "Yumurta ha!" Yüksek sesle ya da sertçe söylemedi, ama Lee'nin kuramı durduğu yerde sallanmaya başladı. Abra, "Hanginiz sahanda, hanginiz rafadan?" deyince de çöküp paramparça oldu.
Zenginse tembellik sayılmazdı. Sadece yoksullar tembel olurdu. Tıpkı sadece yoksulların cahil olduğu gibi. Hiçbir şey bilmeyen zengin bir adam ya şımarıktı ya da bağımsız.
Öyle sanıyorum ki insan zihni derinliklerindeki karanlığın içinde sorunları incelemekte, geri çevirmekte ya da kabul etmekte kullandığı bazı tekniklere sahip. Bu tür etkinlikler bazen insanın sahip olduğunu bilmediği yönlerini ilgilendirir. Kimbilir kaç kere zihnimiz dertli ve acılı, ıstırabımızın sebebini bilmeden yatağa girmiş, sabah uyandığımızda belki de karanlıktaki zihinsel faaliyetin ürünü olan yepyeni bir yöneliş, bir sarahat bulmuşuzdur. Öyle sabahlar da vardır ki, kanımız coşkunlukla kaynar, karnımız, göğsümüz sevinçle germeger, kıpır kıpırdır, oysa düşüncemizde buna sebep ya da gerekçe olacak hiçbir şey yoktur.