Eylül... Henüz renk ve kokusu bitmemiş, fakat baharın renklerinin bolluğu o kadar hissedilmeyecek bir şekilde çekilmiş, o kadar tekrar dönmemek ümitsizliğiyle, döner gibi görünse bile hemen yine solup kararan hırçın, boş arzularla o kadar acı acı çekilmiş ki bir gün işte tabiatın ruhu birden uyanıp görüyor; yaprakların nasıl sararmış, birçoklarının düşüp çamurlar içinde çürümüş olduğunu görüyor ve şimdi ne kadar güzel olsa, o bir iki günün verdiği acılıkla bu güzel havaların ne kadar fani, bu renk ve kokunun ne vefasız, ne artık ele geçmez, eldeyken kıymeti bilinmemiş, öylece tüketilmiş bir hazine olduğunu acı acı görüyor; işte artık ne bir çiçek , ne bir koku kalmış...