‘ Sen öyle çağırmasan ben böyle gelmezdim.. ‘
Kurgusuyla bütünleşen bir aşkın ele alınışı...
Trabzon-Tebriz-Tiflis-Batum-İstanbul..
Kitabı okurken arada uzun betimlemelerden oluşan bıkkınlığı ortadan kaldıran bir aşk mıydı..?
Yoksa bir sonraki satırda oluşan merak mı..?
Ve yahut sevdiğimiz Osmanlı havası mı..?
Hafız’ın Divanından oluşan kesitler kitapta farklı bir ahenk oluşturduğu..
Dışarıda Komutan nöbette..
Ben kütüphane nöbetindeyim. Söyle bir cümle kurdu; sizlerde bir askersiniz Burda sınırdasiniz. Sabah Defne yolculuğum var dedim.
Güldü o zaman benden daha büyük Komutansiniz :)
"Günün pırıl pırıl ışığı doğdu işte"
Uzun zamandır yoktum yeni bir şehir yorucu eğitim yeni iş adapta olmam baya uzun sürdü
Bir kopuldum kitaplardan.. depremin alışkanlıklarımızı bile alt üst etti.
Ne çok sınanıyoruz her şeyden.
Bazen yetinemiyoruz.
Sürgündük. Göçebeliğin elverişli yanlarını da yitirmiş gibiydik. Yanınızda göçmen olduk. Bir yerleşmişlik duygusu ki, hırkamız yazlık sinemada iliklenir.
Cemile'm!
O geniş bozkırda, hiç ardına bakmadan yürüyüp gittin! Yoruldun mu, kendine olan inancını yitirdin mi? Öyleyse Danyar'a yaslan. Sana, aşk üstüne, vatan sevgisi üstüne, hayat üstüne türkülerini söylesin! Git Cemile, git!
Hiç pişman olma, sen mutluluğunu en sarp yollarda yürüyerek buldun!..
Aytmatov'un kısa ama çok dokunaklı bir kitabı daha. Orta Asya bozkırlarında yaşanan gerçek aşk..
“Fırtına, güçlü ve büyük bir ağacı devirirse, o ağaç bir daha doğrulamaz”