Çağdaş bir demokrasinin olmazsa olmazı olan hak ve özgürlüklerin, devletin denetimine verildiği, suskun insanların toplumu; yıllarca devlet terörünün gözdağı altında, dış ve iç borç batağında sıkışmış, eski ve yeni yöneticilere ilişkin yolsuzluklara hergün yenilerinin eklendiği, toplumsal çürümüşlüğün ve kokuşmuşluğun içine itilen bir Türkiye. Bu çelişkilerin ortasında, umarsız, sürekli tüketime özendirilen, daha çok borçlanan, hak ve özgürlüklerinin verilmesini bekleyen insanlar ; bizim insanlarımız.
Oysa, 12 Eylül öncesi olaylarının TEMELİNDE, toplumun eşitlik, özgürlük, temel haklarının güvence altına alınması, hakça paylaşım gibi çağdaş toplumların ortak istemleri vardı. Toplum, o amaca giden yolda tuzaklara takıldı.
Özetle halkımızın istediği, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir demokrasi içinde gelişmeydi. Böyle bir sistem, ancak halkla birlikte ve halkın elele vererek kuracağı, hertürlü tehlikeye karşı koruyacağı bir sistem olabilirdi.